Bir ülke düþünün, dört bir yanýnda çatýþmalar, savaþ senaryolarý, küresel hesaplaþmanýn tam ortasýnda, üstelik de yapayalnýz!
Bir ülke düþünün, on yýllardýr yeni, çaðdaþ, demokratik bir anayasa yapmayý baþaramamýþ!
Bir ülke düþünün, neredeyse yarým asýrdýr süren terör olaylarýnda on binlerce insanýný yitirmiþ!
Bir ülke düþünün, siyasi partileri arasýnda en temel hayati sorunlarda bile diyalog, uzlaþý yok!
Bir ülke düþünün, laik olduðunu iddia ederken, diyanet iþleri baþkanlýðýna çoðu bakanlýktan daha fazla bütçe ayýrabiliyor!
Bir ülke düþünün, demokrat olduðunu sanan, kendilerini ulusalcý diye tanýtan bir kýsým solcularý! Darbe yapýlamadýðý için yas tutuyorlar!
Bir ülke düþünün, 15 Temmuz darbe giriþimiyle birlikte darbeyi Kemalist subaylar yaptý sanan kimi modern elitleri onuncu yýl marþýyla kutlama yapýyorlar!
Bir ülke düþünün, aydýnlarýnýn birçoðu hem devrimci, hem de milliyetçi söylemlere sahip çýkabiliyorlar!
Bir ülke düþünün, ýrkçýlýðýn, kin ve nefret söylemlerinin adý milliyetçilik olsun!
Bir ülke düþünün, bir halkýn kaderini belirleme adýna emperyalizme karþý mücadele verdiklerini iddia edenler, emperyalist ülkelerden silah ve lojistik destek alýyorlar!
Bir ülke düþünün, ne muhalefet partileri, ne toplumsal sivil muhalefet, bu güne dair, yeni, gerçekçi, sürdürülebilir tek bir proje ortaya koyamýyor!
Bir ülke düþünün, yeni kurulan muhafazakar bir parti 14 yýldýr tek baþýna iktidarda ve tüm seçimlerden üstelik de oylarýný artýrarak çýkýyor.
Dünyanýn neresinde olursa olsun, böyle bir ülkenin varlýðýna kimseyi inandýramazsýnýz.
Ama ne yazýk ki, ülkemiz aynen bu durumda, hatta her geçen gün geleceðe iliþkin umutlar daha da azalýyor.
Tüm dünyada uzun süre iktidarda kalan bir siyasi parti baþarýlý da olsa, doðal olarak yýpranýr, oy kaybeder.
Buna karþýn tutarlý muhalefet yapan, halkta karþýlýk bulan gerçekçi projeler ve doðru politikalarla toplumun karþýsýna çýkan partiler oylarýný artýrýr, iktidar alternatifi olurlar.
Türkiye’nin içinde bulunduðu özel koþullar, dünyadaki ekonomik ve siyasi geliþmeler kuþkusuz ülkemizi de derinden etkiliyor.
Ancak tüm bunlara raðmen ülkemizin iç dinamiklerini harekete geçirecek, barýþçýl politikalarla topluma önderlik yapabilecek bir siyasi oluþumun hayata geçirilebilmesi konusunda hala yapýlacak bir þeylerin olduðuna inanýyorum.
Darbe giriþimiyle ülke yönetimini ele geçirmek isteyen FETÖ ye yönelik operasyonlarýn baþarýya ulaþmasýnýn en önemli göstergesi toplumsal meþruiyettir.
Son günlerde basýna yönelik sürdürülen yasal soruþturmalar ve milletvekillerinin tutuklanmasý konusunda toplumun hassasiyetlerini hiçe saymak doðru olmayacaðý gibi; iktidarý hem içte, hem dýþta zor durumda býrakacaktýr.
Kaldý ki, son dönemde sýnýr ötesi askeri operasyonlar nedeniyle kendini doðru anlatmakta ve tezlerini savunmakta zorlanan hükümet, kýsa zamanda haklý taktiksel hamleler yapamazsa giderek daha da yalnýzlaþacaktýr.
Peki, gelinen bu noktada, ülkesine ve insanlarýna karþý kendini sorumlu sayan, barýþa ve demokrasiye inanmýþ, vicdan sahibi yurttaþlar olarak biz ne yapmalýyýz?
Sorunun bir parçasý olmaya devam mý edeceðiz, çocuklarýmýzýn ve ülkemizin geleceði adýna çözüm odaklý çabalara destek mi vereceðiz?
Siyasette renklerin ve ideolojilerin birbirine karýþtýðý, görünmeyen düþmanlar yerine görünen dostlarýmýzla bile kavgaya tutuþtuðumuz þu günlerde; önce kendimizden baþlayarak geçmiþi, bugünü, yaptýklarýmýzý, yapamadýklarýmýzý, olaylarý, olgularý yeniden sorgulamamýz, kendimizle hesaplaþmamýz gerekiyor.
Bu süreci yaþamadan, yeni bir þeyler söylemenin, farklý görüþler savunmanýn ne anlamý ne de yararý var.
Bu ülkenin ve insanlarýnýn yaþanan bu olumsuzluklara daha fazla tahammül etmesi mümkün olmayacaðý gibi, bu topluma bunlarý yaþatmaya da hiç kimsenin hakký yoktur.
Ne toplumun sabrý, ne insanlarýn sinir uçlarý bu kadar çok sorunu, stresi, acýyý yaþamaya yetmez.
Sonuç olarak toplumdaki bu kamplaþma, önyargýlara dayalý karþýtlýk, gerginlik, kin ve nefret söylemlerine dayalý siyaset tarzý; barýþ isteyen bir toplumun kaldýrabileceði bir yük deðildir.
Toplumun ve ona yön veren siyaset kurumunun en kýsa zamanda normalleþmesi, barýþ içinde bir arada yaþayabilmenin ortam ve koþullarýnýn oluþmasý gerekir.
Aksi halde çevremizde akbabalar gibi bekleþen emperyalist güçlere yem oluruz.