1930’lardaki Haliyle Yapılıyor

Bodrum’da 1930’lu yıllarda Ege Denizi’nde seyreden yelkenli bir tırhandil, geleneksel denizciliği canlandırmak için o yıllardaki özgün biçimiyle motorsuz olarak yapılıyor. Yaz aylarında suya indirilmesi planlanan tekne, yelken araştırmalarında kullanılacak, tekneyle Türkiye ve Yunanistan arasında 90 yıl önce yapılan nüfus mübadelesi gibi eski seyirler canlandırılacak.

1930’lardaki Haliyle Yapılıyor

İlçede yaşamını sürdüren Antropolog ve Denizci Timuçin Binder tarafından Bodrum Deniz Müzesi ve Girit ile Yunanistan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği destekleriyle “Kayık 1934” adlı proje hayata geçiriliyor. Bu kapsamda en son 1930’larda kullanılmış yelkenli tırhandil, aslına uygun olarak yeniden Ege Denizi ile buluşacak, o günlerdeki yelken ve armaları ile yol alacak.  

Tırhandil, 6 yaşından itibaren dedesinin, babasının yanında tekne yapımını öğrenmeye başlayan Bodrum Milas bölgesinin ünlü tekne ustalarından 68 yaşındaki Mehmet Nami Uyav tarafından yapılıyor. Bodrum– Milas karayolu üzerindeki Koru Sanayi Sitesi’nde çalışmaları devam eden ve iskeleti tamamlanan 11,5 metre uzunluğunda, 5,35 metre genişliğindeki yelkenli tırhandilin yaz aylarında suya inmesi planlanıyor.

Proje ile o günlerin denizcilik teknolojisinin ve yelkenciliğinin inceliklerini kavramak, o dönemin geleneksel denizciliğini araştırmak, öğrenmek ve bunların sonuçlarını çeşitli yayın, konferans ve etkinliklerle paylaşmak hedefleniyor. Ayrıca geleneksel denizciliği, yani motorsuz, teknolojisiz yelken denizciliği kültürünü yaşamak ve yaşatmak projenin hedefleri arasında.

Tırhandille yapılması planlanan seyirlerden biri de 1920’li yıllarda Türkiye ve Yunanistan arasında yapılan nüfus mübadelesi seyri. Tekne ile Girit Adası'na gidilerek mübadele dönemindeki Giritli Müslümanların Bodrum'a göçü canlandırılacak.


 
Antropolog ve denizci Timuçin Binder, proje ile ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Projenin amacı aslında 1920’lere, 30’lara ait yelkenli bir tekneyi yeniden canlandırmak ve bunu kullanmak. Yani amacımız sadece bir anıt kayık yaratmak değil. Biz bunlara kayık diyoruz. Tekne de deniyor şu anda. Böyle bir şeyi yaratmak istiyoruz insanlar geçmişten bir şey görsünler diye. Ama bunu aynı zamanda kullanacağız. Ben kendi yelken araştırmalarımda kullanacağım. O eski dönemlerde yelken armaları nasıl kullanılmış onları merak ediyorum. Onlarla ilgili bazı araştırma projeleri hazırlayacağız, deneyler yapacağız. Denizde kullanacağız bunu. O yüzden de motorsuz yapıyoruz, o günün koşullarını tam olarak canlandırmak için. Çünkü sadece yelken armalarını araştırmak değil amacımız, nasıl yol aldıklarını, nasıl yaşadıklarını tespit etmek istiyoruz. O yüzden bir süre bu kayığın motoru olmayacak. Belki sonra koyarız. Bilmiyorum, duruma göre karar vereceğiz. Ama bir yandan da bu kayığı günümüzde doğaya ve çevremize duyarlılığı arttırmak için kullanıyoruz. Yani dünyamızın şu anda öyle bir sorunu da var. Doğamız sürekli tahrip oluyor. Bir iklim değişikliği içindeyiz. İnsanlara bunu da anlatmak istiyoruz. Bunu da en iyi böyle bir, eski bir yelkenliyi canlandırarak yapabileceğimizi düşündük çünkü amacımız sadece doğaya duyarlılığı anlatmak değil insanın kendisine duyarlılığı olması gerektiğinin mesajını da vermek istiyoruz.”

Tekneyle geçmişte yapılan seyirleri de canlandıracaklarını ifade eden Binder, sözlerine şöyle devam etti:
 
"Geçmişle ilgili projelerimiz var. Geçmişte bu teknelerle neler yaptıklarını çalışmak istiyoruz. Bunlardan biri de tabi bu göç olayları olacak. Bir tanesi mübadele ama mübadeleden önce de başka göçler var ve bu tip yelkenlileri kullanmışlar. Hem biz bunu nasıl yaptıklarına bakacağız. Hem de aslını kullanarak o geçmişte yaşanmış acılara, zorluklara dikkat çekmek istiyoruz. Hani öyle bir çalışmamız da olacak. Mesela bu tekneyle bizim Bodrum yöresine daha çok Girit’ten gelip yerleşmişler, o yolculuğu canlandırmak istiyoruz. Elimizde böyle gerçek bir yolculuk da var. Yani gerçek tanıklarından biri de var. Kendisi yapmamış ama dedesi yapmış, babası yapmış ve onlardan dinlemiş. Bunu da canlandırmak istiyoruz. Yani geçmişe, tarihe, günümüze doğru doğaya duyarlılığı arttırmak bu projenin ana amaçlarından biri olacak. O sırada tabi eski bir yelkenliyi canlandırmış olacağız. Bu da Bodrum için, Ege Denizciliği için güzel bir adım olacak. İnsanlar limana geldiklerinde bunu görecekler, karşılaştırma yapabilecekler. Belki gurur duyacaklar, hoşlarına gidecek.”

Tekneyi orijinaline sadık kalarak yapmaya çalıştıklarını kaydeden Timuçin Binder, “Bu gördüğünüz tırhandil de ustamızın dedesinin yaptığı bir model. Bunu gidip 1930’larda Kalimnos Adası’ndan öğrenmiş ve Türkiye’de ilk kez uygulamaya başlamış. Bu bir tırhandil. Hem Bodrum’da hem de Güllük’te tekne yapımcılığını başlatmış olan kişi ustamızın dedesi, Naminin Mehmet. Onun da adını sürdürmek istiyoruz. Onun da öyküsünü anlatmak istiyoruz. Bu tekne yapımcılığına da dikkat çekmek istiyoruz. Geleneksel tekne yapımcılığına ve geleneksel denizciliğe. Çünkü süratle yok oluyor bazı şeyler. Hani, biraz yavaşlamamız gerekiyor diye düşünüyoruz. Hani, o amaçla buna giriştik.”

Projenin bir kısmını desteklerle finanse ettiklerini sözlerine ekleyen Binder, “Proje sadece eski bir tekneyi canlandırmak değil. Bir kez tekneyi indirdikten sonra doğa, deniz ve geleneksel denizciliğe duyarlılık ve farkındalığı geliştirme amaçlı etkinlikler yapacak bu yelkenli. Bu çalışmalarımızın toplumsal olmasını arzuluyoruz. Bu yüzden bağışlar yerine bir takas-destek sistemi düşündük. Destekçilerimizin mali yardımları karşılıksız kalmayacak. Onlar bize ek kaynak sağlarken, biz de karşılığında destekçilerimizin doğa ve deniz seyirlerinden yararlanmalarını sağlayacağız. Böylece projenin çevresinde bir topluluk oluşacak ve bu bizim projemizi daha da güçlendirecek. Kayik1934.org sitemizde bir Destek sayfamız var. Orada konuyu daha iyi açıklıyoruz ve yine o sayfada destekçilerimizin seçebilecekleri çeşitli doğa ve deniz seyirleri var. Böylece hem bir geleneksel kayıkta yelken yapmanın zevkine varacaklar, hem de doğa ve denize ve de doğa-insan ilişkisine bakışları değişecek, farkındalıkları artacak.” dedi. 

Bodrum Girit ve Yunanistan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Zehra Levent Denizaslanı ise yaptığı açıklamada projeyi büyük bir keyifle yürüttüklerini anlatarak “Geçmişimizi yok ettik. Bunu şimdiki nesillere anlatmamız lazım. Denizin ne olduğunu, denizciliğin ne olduğunu, teknenin ne olduğunu. Şimdi ahşabın kokusunu almadan denizin tuzunu tatmadan bence denizcilik değil yapılan sadece apartmanda yaşar gibi bir lüks. Bunlara dikkat çekmek istiyoruz şu anda ve keyifle yürüttüğümüz bir proje bu. İnşallah çok daha iyi olacak. Bizim onlar gibi yaşamamız biraz zor da. Fakat onlar şimdi o kadar güzel denizcilik dünyaları vardı ki. Mesela benim dedem o zaman pusula yok, yıldızlarla yön buluyorlardı. Küçük piyadelerle balıkçılık yapıyorlardı ve denizi o kadar iyi biliyorlardı ki biz de içerisindeydik zaten” dedi.

Denizaslanı, teknenin kamarasız olacağını ve yelkenle seyir yapılacağını ifade ederek "Güvertede yatacağız eskisi gibi. Tabi çok heyecanlandırıyor beni, ben bunları hep yaşadım. Dayımla balığa da tekneyle de çıkardık, yarışlara giderdik 1 Temmuz’da. Çok keyif alıyorum projeden. Mümkün olduğunca da Timuçin ile beraber geliyorum, tekneyi takip ediyoruz oluşunu. Güzel bir proje yaratıyoruz diye düşünüyorum."


 
Tekneyi yapan usta Mehmet Nami Uyav ise yapımı devam eden tırhandili şu sözlerle anlattı:

“Tırhandil ‘hem baştan deniz gelsin korkmam’ demiş hem ‘arkadan gelsin gene de korkmam’ demiş. Yani onun kendine has hatları denizin gövdeye vurduğu zaman tekneye darbe yapmaktan ziyade teknenin gövdesinde dağılır. Bu da tekneyi yalpaya düşürmez. Sallanmasını engeller. Rüzgar da, rüzgar da onu yalar geçer, sıyırır. Bir limanda yattın mesela denizler soluğan yapıyor, gürültü çıkarmaz. Güm güm güm güm denizlerle dövüşmez. Yani bir şöyle diyelim. Bir limon çekirdeğini sıkarsın, ne yapar yaşken hemen elinden kaçar yani. Kaygandır çünkü. Tırhandil de deniz sıkıştırdığı zaman hemen kaçar. Dalgadan dalgaya atlar. Rahattır yani, denizciliği onun için rahattır. Onun için de tercih edilen bir teknedir.”

“Tırhandil bir Ege teknesidir” diyerek konuşmasına devam eden Uyav, “Yunanlılar da kullanmış, biz de kullanmışız. Yük çekmede kullanmışlar, süngercilikte kullanmışlar. En az 30 yıldır, 30-40 yıldır da turizme hizmet ediyorlar. Bu teknenin üzerine çıktığın zaman kendine bir güven duyarsın. Denizde seyir halindeyken kendi de biraz Barbaros zannedersin. Çünkü o kadar güven verir. Çok denizci bir teknedir. Bunun için de tercih edildiğini de biliyorum. Bu teknenin boyu 11,5 metre. Eni de 5.35. bu tekneyi başka bir model yapsaydık bu kadar genişliği kaldırmazdı. Genişlik demek, güverte hayatında rahatlık demek, ambarda rahatlık demek, kabinlerde rahatlık demek. Onun için kendinden daha büyük teknelerde daha avantajlı bir hattı vardır yani, hatları vardır” ifadelerini kullandı. 
 
Tırhandilin formlarında kendine uygun çizgiler olduğuna işaret eden Mehmet Nami Uyav, konuşmasını şöyle tamamladı:

“Sanki böyle balta gibi, balta gibi vuruyor ve yukarıya çıkıyor. Bu teknelerin denizi yararak ilerlemesinde çok büyük fonksiyon. Teknenin maketini yapıyoruz. Bu modelden endaze alıyoruz, bu endazeyi yapacağımız tekne büyüklüğüne göre büyütüyoruz. Ondan sonra bundan planı alıp tekneyi yapıyoruz. Böylece göz kararına şey vermeden, göz kararına gerek kalmadan mutlaka maketten teknenin bütün ölçülerini çıkartıyoruz. Üst formu bu. Geniş bir tekne. Baş formu bu. Kıç formu bu. Hem yelkende hem motorla denizde seyirde kolaylık sağlayan bir teknedir yani tırhandil.”


Muhabir: Hamdi Yörür