Ahter Kutadgu, Kitaplarını İmzaladı...

Avukat-Yazar Ahter Kutadgu, "Kızlarıma Notlar” ve Bülent Demirdurak ile birlikte yazdığı “Anadolu” adlı kitaplarını okurları için imzaladı. 

Ahter Kutadgu, Kitaplarını İmzaladı...

Avukat-Yazar Ahter Kutadgu, "Kızlarıma Notlar” ve Bülent Demirdurak ile birlikte yazdığı “Anadolu” adlı kitaplarını okurları için imzaladı. 

Uzun yıllar Türkiye'nin en önemli şirketlerinde üst düzey yöneticilik yapan, Doğan Holding Başkan Yardımcılığı görevinden ayrıldıktan sonra ise Bodrum'a yerleşen Avukat Ahter Kutadgu, Oasis İmge Kitabevi’nde bir imza günü düzenledi. 

Geçtiğimiz haftalarda Kent Tv ve Radyo Halikarnas'ta "Güzel Şeyler De Oluyor" adlı bir program yapmaya da başlayan 3 kız çocuğu babası Ahter Kutadgu, bir babanın kızlarına sıcak ve samimi öğütlerini içeren, "Kızlarıma Notlar” ve Bülent Demirdurak ile birlikte yazdığı “Anadolu” adlı kitaplarını imzaladı, okurları ile samimi sohbetler yaptı. 

Etkinlikte Kent Haber’in sorularını yanıtlayan Ahter Kutadgu, "Kızlarıma Notlar” kitabından bahsederek şunları söyledi:

“Kızlarıma Notlar kitabı sanki kızlara yönelik, pedagojik nitelikli bir kitapmış gibi algılanabilir. Öyle değil. Benim 3 kızım var. Biri evli, 28 yaşında. Yakında bebek bekliyor. Dede de oluyorum yani. Kızlarım biri 12, diğeri ise 9 yaşında. Benim temel vasfım bir hukukçu olmanın, düşünen bir insan olmanın ötesinde baba olmak. Dolayısıyla hayatla ilgili düşüncelerim, siyasetle ilgili düşüncelerim, iş dünyasındaki deneyimlerim, ailemden gördüklerim, bütün bunları bir yere not etmek, iz bırakmak istedim. Kalıcı olmak istedim. Bunun da aile içinde kalmamasını, daha geniş kitlelerle buluşmasını istediğim için bir kitap haline getirdim. Adını da “Kızlarıma Notlar” koydum. Birilerine öğüt veriyormuş gibi bir havaya da girmek istemedim. ‘Ben babayım, kızlarıma yazdım, isteyen herkes okusun’ şeklinde. Epey de bir ilgi gördüğünü söyleyebilirim.”

Anadolu kitabıyla ilgili bilgiler verirken, 1940’lı yılların sonlarından beri Atatürk ve Cumhuriyet devrimlerine karşı sistematik bir sürecin dayatılmak istendiğini ifade eden Kutadgu, şöyle devam etti:

“Anadolu ise esas itibariyle özellikle bize son 50-60 yıldır dayatılmaya çalışılan, bunu Atatürk karşı devrimi olarak da adlandırıyorum. 1940’lı yılların sonlarından başlayan sistematik bir süreç var. Yani Cumhuriyet devrimlerine karşı. Bunun da kültürel temellendirilmesi aslında bir Arap kültürü diyebiliriz veya Vahabi kültürü. Bunun bize dayatılması. Bu çok rahatsız edici bir şey. Biz çok köklü bir toplumuz. Gerek Tük Milleti olarak, gerekse Anadolu insanları olarak. Anadolu öyle topraklar ki insanlıkla ilgili, uygarlıkla ilgili hangi alana el atsanız muazzam değerlerle karşılaşıyorsunuz. Aslında kazmayı vurdukça, metre metre aşağı indikçe daha aydınlığa kavuşuyorsunuz. Tam tersi olması gerekirken, Anadolu’da ne kadar derine inerseniz, ne kadar eski tarihlere giderseniz çok daha büyük bir aydınlığın burada yaşandığını görüyorsunuz. Bunun mirasçısı olarak bizler çok farkında değiliz. Tarihimizi, hangi değerler üzerinde olduğumuzu bilmediğimiz için, kolay etki altında kalabiliyoruz. Ben “Anadolu” kitabında ve daha sonra gelen 2’inci kitapta bu topraklarda neler yaşandığını anlatmaya çalıştım. Merhamet, bilim, sevgi adına."

Anadolu’da iyisiyle kötüsüyle yaşanan her şeyi bilmek ve bunlardan ilham almak gerektiğini dile getiren Kutadgu, sözlerini şöyle noktaladı:

“Yani şöyle özetleyebilirim. İnsana ve insanlığa dair Anadolu’da yaşanan, iyisiyle kötüsüyle yaşananları bilmek zorundayız. Bunlardan ilham almak durumundayız. Eğer birtakım hatalar olmuş ise bu hatalara yönelik de kendimizi sorgulamalıyız. Temelinde de muazzam bir kültürün mirasçısı olduğumuzu bilmeliyiz. Yani İngiltere’deki “Stone Age” denilen taşlara baktığımız zaman Dünyanın merkezi gibi gösterilen Göbeklitepe oradan çok daha eski ve hala sırrı çözülemiyor. Biz bunun mirasçılarıyız, Truva’nın mirasçılarıyız. Atatürk de zaten hep böyle bakmış. Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu’nu kurmasının temel nedeni bu. Bu ulus kendi değerlerine sahip çıkmalıdır. Biz de onun izinden gitmeye çalışıyoruz. Naçizane, karınca kararınca, elimden geldikçe” dedi.