Garsonluk Maceralarını Kitaplaştırdı...

Anayasa hukuku alanında çalışan siyaset bilimci Murat Sevinç, İngiltere’de garsonluk yaptığı bir buçuk yıllık dönemden yola çıkarak yazdığı “Hey Garson” kitabı için Bodrum’da imza günü düzenledi. 

Garsonluk Maceralarını Kitaplaştırdı...

Anayasa hukuku alanında çalışan siyaset bilimci Murat Sevinç, İngiltere’de garsonluk yaptığı bir buçuk yıllık dönemden yola çıkarak yazdığı “Hey Garson” kitabı için Bodrum’da imza günü düzenledi. 

Serap Eflanlı organizasyonu ile Oasis AVM içerisinde faaliyet gösteren İmge Kitabevi'nde gerçekleştirilen imza gününde, Murat Sevinç hem kitaplarını imzaladı hem de okurları ile sohbet etti. İmza gününde Kent Haber’e konuşan Sevinç, sözlerine şöyle başladı:

“Böyle bir kitap benim için de değişiklik oldu. Asıl mesleğim anayasacılık. Ama zamanında yaşadığım bir takım şeyleri hikayeleştirip yazdım. Dolayısıyla bir anayasacı olarak garsonluk hikayelerimi anlattığım bir kitap çıkardım. Bu anlattığım hikayelerin tamamı 25 yıl önce başımdan geçenler. Hatırladıklarımı yazdım. 23 yaşında İngiltere’ye dil eğitimi için gidip orada yaşayabilmek için garsonluk yapmaya başlayan bir gencin başından geçenler. 13 tane küçük küçük hikaye. Daha önce Gazete Duvar’da yayınlanmıştı. Daha sonra bir araya getirip böyle bir kitap çıktı.”

O dönemde İngiltere’de kendisini en çok neyin zorladığını sorduğumuz Murat Sevinç, sorumuzu şöyle yanıtladı;

“Sıralama yapmam zor. Ama yurtdışında olmak, ülkeden ilk kez ayrılmak, ilk kez uçağa binmek, orada çalışmak zorunda kalmak, oranın iş yaşamı ile haşır neşir olmak hem zorlayıcı, hem de o yaştaki bir insan için macera ve eğlence anlamına geliyordu. Dolayısıyla yabancı olmak en zorlayıcı şeydi. Bir yerde yabancı olmak zor bir şey. Bazen yerli olmak da zor ama yabancı olmak daha zor.”

YÜZLERİNE GÜLSÜNLER, ARKALARINDAN ÇOK KÖTÜ KONUŞSUNLAR

“Türkiye’deki garsonlara Allah yardım etsin” diyen Sevinç, “Çok zor bir iş olduğunu düşünüyorum. Ben garsonluğun akademisyenlikten daha zor olduğunu düşünüyorum. Daha ağır bir meslek. Bu kitabı yayınlamayı istememin önemli bir nedeni doğrusu eşitlik ilkesini anlatabilmekti. Gazete Duvar’da yayınlamaya başlamamın nedeni de buydu. Türkiye’de veya Dünya’nın başka bir yerindeki siyasal sorunların bir başbakanla bir vatandaşın eşit yurttaş olduğunu kabullenilmesi ile çözülebileceğini düşünüyorum. Türkiye’de ne yazık ki eşitlik konusunda büyük bir sorun var. Eşit olduğunu düşünme, eşit olduğuna inanma konusunda büyük bir sorun var. Bu ülkede ortalama vatandaş garsonu görmezden gelir. Yalnızca garsonu değil, hizmet sektöründe çalışan diğer insanları da görmezden gelir. AVM’de çalışanı görmezden gelir. Bir kitap okuyan yarım kitap okuyanı görmezden gelir. Dolayısıyla burası kibirli bir topraktır. Bunun da sınıfsal bir problem olduğunu düşünüyorum. O yüzden Türkiye’deki garsonların işinin çok zor olduğunu düşünüyorum. Umarım müşterilere içlerinden çok kötü şeyler söylüyorlardır. En azından böyle rahatlıyorlardır. Ayrıca bunu da tavsiye ediyorum. Yüzlerine gülsünler, arkalarından çok kötü konuşsunlar. Bence doğrusu da bu. Çünkü müşteriler onların yüzüne bakmıyor, teşekkür etmiyor, lütfen demiyor, adını öğrenmek istemiyor, sohbet etmiyor, ona eşit muamele yapmıyor. Böyle müşteriye ancak küfredilir. Ama yüzüne küfrederse işinde atılır, ama umuyorum içinden her şeyi söylüyordur. Umuyorum bir gün garsonlar dışından da söyler” dedi.