Kadına Şiddete Hayır...

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü dolayısıyla Bodrum’da bir basın açıklaması yapıldı. 

Kadına Şiddete Hayır...

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü dolayısıyla Bodrum’da bir basın açıklaması yapıldı. 

Muğla Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu tarafından Bodrum Adliyesi içerisindeki Muğla Barosu Bodrum Temsilciliği’nde yapılan basın açıklamasına Baro Temsilcisi Av. Cavidan Karaöz Özyiğit’in de aralarında olduğu avukatlar katıldı. Basın açıklamasını okuyan komisyonun Bodrum Sözcüsü Av. Evrim İnan sözlerine şöyle başladı:

“25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü dünyanın her yerinde kadınların, diktatörlüğe karşı koyduğu, yaşanabilir özgür bir dünya için mücadele ettiği, gün be gün bu mücadelenin yükseldiğini göstermesi bakımından, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, savaşa, kadın bedeni ve kimliğine yönelik erkek şiddetine karşı direnişin sembolü olmuştur. 59 yıl önce Trojillo Diktatörlüğü’ne karşı ölümleri pahasına mücadele başlatan ve bu direnişin sembolü olan Mirabal Kardeşleri anıyor ve mücadelelerini bugünün şartlarında farklı bir biçimde dahi olsa, sürdürüyoruz.”

“Güleda’nın, Aslı’nın ve Muğla ilinde isimlerini sayamadığımız şiddete maruz kalan kadınların davalarının takipçisi olacağız, cinsiyetçi savunmalar ile faillerin aklanmasına izin vermeyeceğiz” diyerek açıklamasına devam eden İnan, “Sadece birkaç gün önce, üniversite öğrencisi Güleda C.’nin Zafer Pehlivan isimli erkek tarafından işkence ve eziyet edilerek öldürüldüğü haberi ile sarsıldık. Bu anlamda yayımlanan haberlerin tümünde, öldürülen genç kadının fail ile olan ilişkisini ve bu çerçevede anlatılan detayları ön planda tutan medya mensuplarını ve dolayısıyla toplumda da yer edinen algı kirliliğini esefle kınadığımızı kamuoyuna bildirme gereği duymaktayız. Erkeklerin öldürdükleri kadınların, faille ilişkin bulundukları tanışıklık veya ilişki durumu, işlenen suçu meşrulaştırmadığı gibi, işlenen suçu gerekçelendiremez de. Her bu minvalde ifade edilen beyan, öldürülenin maruz kaldığı suçu hafifletmek, failin ise aklanmasını beraberinde getirmektedir. Medyanın erk dili şiddeti magazinleştirmekte, faillerin savunmalarında kullandıkları yöntem ve beyanları desteklemekte olup, dolaylı olarak ellerini güçlendirmekte, çünkü bu anlamda yaratılan algı, faile sahte de olsa bir empati oluşturmaktadır. Empati ise, suçun meşrulaştırılmasına birebir yol açan anlayış ve zihniyeti beslemektedir.” şeklinde konuştu. 

Muğla Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu Bodrum Sözcüsü Evrim İnan, açıklamasına şöyle devam etti:

“Kadına yönelik şiddetin engellenmesinin en önemli faktörlerden biri, kadın erkek eşitsizliğini bütüncül politikalar ile ortadan kaldırmak diğer faktör ise, kadınların aile ve toplumda toplumsal cinsiyet rollerinin tanımı ve bu tanım üzerinde ayrımcı kalıp yargılarının devlet politikasına dahil edilerek ortadan kaldırılmasıdır. Hükümet tarafından kadını, anne rolü ve aileye bağlı bakım ve geleneksel diğer rollerinin vurgulanması yönündeki eğiliminin, sözleşmenin önemli unsurlarından bütüncül politika ve mekanizmaların geliştirilmesinin önüne engel olduğu gözlemlenmiştir. Kadınları, şiddet veya şiddet tehdidi karşısında koruyan ve kadınların hak arama yollarını kullanmasını sağlayan en önemli hukuki kazanımlarımızdan olan İstanbul Sözleşmesi ve Kadınların erkek şiddetine karşı en hızlı şekilde korunabilmesini sağlayan, 6284 sayılı yasa hakkında kamuoyuna yansıyan tartışmalar ile 6284 sayılı kanundan yararlanmak için delil veya belge aranması, tedbir sürelerinin kısalması talebi, özellikle taraflı basında yer alan gerçek dışı mağduriyet hikâyeleri kadına yönelik şiddetle mücadeleyi sekteye uğratmaktadır. Kadına yönelik ekonomik şiddetin bir yönü olan nafaka tartışması ve yargının buna katılımı, kadınları şiddet dolu evliliklere mahkûm etmek ve her hal ve şartta boşanmaların önüne geçerek kadını değil, şiddet içerse dahi, aileyi korumanın asıl amaç olduğunu göstermektedir. Nafaka hakkının devlet ve yargı eli ile gasp edilmesi, kadınları çıkmaza sürükleyerek, esaret altına aldırmanın bir yoludur. Gerçekle bağdaşmayan ancak yaratılan algı operasyonları ile mağduriyet oluşturduğu iddia edilen nafaka tartışmasına ilişkin planlanan her türlü yasal değişikliğe karşı olduğumuzu bir kez daha vurgulamaktayız.”

“Failleri yargılayın; kadınları değil” diyerek açıklamasına devam eden Evrim İnan, “Yargının, cinsiyetçi bakış açısı ile faillerden çok, suça maruz kalan kadınlara, gerek soruşturma gerek kovuşturma aşamasında, suçun unsurlarından çok, kadınların hayat tarzına, verdikleri kararlarda, suçu meşrulaştırma gerekçeleri bularak, hukuka aykırı olarak indirim hükümlerini uyguladıklarını, failin işlediği suç vasfını ortadan kaldırma çabasında olunduğuna, mahkeme salonlarında her gün tanık olmaktayız. İstanbul Sözleşmesi, cinsiyetçi bakış açısı ile yargılama yapılmasını yasaklamaktadır.Yargının kurucu unsurunu oluşturan meslektaşlarımızın dahi, suçun failini savunurken, savunma ilkesini yanlış yorumlayarak, cinsiyetçiliği araç olarak kullanıp suçun failini aklama çabasında olduklarını biz bu alanda çalışan kadın avukatlar olarak gözlemlemekteyiz. Savunmanın kutsiyetini, suçu her ne pahasına olur ise olsun, aklamak için kullanmanın avukatlık mesleği ile bağdaşmadığı gibi, hukuka ve yasalara aykırı olduğunu tekrar ifade etmekteyiz. Biz kadın avukatlar, yargının her türlü cinsiyetçi yaklaşımına karşı mücadelemizi sürdüreceğimizi de tekrar ederiz. Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamında gözlerden uzakta hazırlanmakta olan yeni kanun değişiklikleri adı altında “erken yaşta yaptığı evlilikler nedeniyle cezaevine giren eşlerin mağduriyeti” masumlaştırma çabaları ile kız çocuklarının “tecavüz failleri ile evlendirilme” sonuçlarını doğuracak değişiklikler planlanmaktadır. Bu değişiklikle aynı zamanda kalıcı olarak kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi adı altında cinsel istismarın suç olmaktan çıkartılıp yasalaşması anlamına geldiğini görüyoruz. Yargı reformu adı altında, kadın ve çocuklara yönelik şiddeti ve ayrımcılığı tanımlayan, tecavüz faillerini aklama çabasında bulunanların karşısında durmaya devam edeceğiz. 2016 yılında olduğu gibi, tüm kadın örgütleri, ilgili STKlar ve meslek odaları ile birlikte bu yasa değişikliğine izin vermeyeceğimizi ve kadına yönelik şiddete karşı her alanda mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuna bildiririz” ifadelerini kullandı.