BASKIN ORAN'DAN ÇARPICI AÇIKLAMALAR...

Aslen İzmir’li ama Bodrum’dan evli, uluslararası ilişkiler uzmanı, yazar Prof.Baskın...

BASKIN ORAN'DAN ÇARPICI AÇIKLAMALAR...
Aslen İzmir’li ama Bodrum’dan evli, uluslararası ilişkiler uzmanı, yazar Prof.Baskın Oran her Cuma günü Kent Tv ekranlarında yayınlanan ve Gazeteci-yazar Ayhan Ongun’un hazırlayıp sunduğu Açık Görüş programında ülkemizde son günlerde yaşanan terör olaylarını ve bölgemizdeki siyasi gelişmeleri değerlendirdi.

Siyasal Bilgiler Fakültesinde başlayan muhalif duruşunu bu güne kadar sürdüren Baskın Oran'ın şimdiye kadar yayımlanmış 17 eseri, yüzlerce makalesi, çevirileri ve hayli ses getiren, İngilizce ve Fransızca olarakta yayınlanan “Başka bir dünya ve Türkiye mümkün” adlı bir kitabı var.

Son yıllarda özellikle Milliyetçilik ve azınlıklar üzerinde çalışmalar yapan Baskın Oran’ın Türk dış politikası ve din-devlet ilişkileri üzerine de araştırmaları var.

Açık Görüş'te Tedavi için önce teşhis gerekir diye söze başlayan Profesör Baskın Oran içinde bulunduğumuz koşullarda Türkiye’ nin en önemli sorununun Kürt sorunu olduğunu, terörün de bu sorunun bir sonucu olduğunu iddia etti.

Osmanlı döneminde böyle bir sorun olmadığını, münferit kimi ayaklanmalar dışında tüm vatandaşlarına olduğu gibi Kürtlere de eşit hakların verildiğini, asıl sorunun cumhuriyetle başladığını söyleyen Baskın Oran sözlerine şöyle devam etti:

“Lozan Antlaşmasıyla birlikte oluşan Türkiye Devleti, Cumhuriyetin ilanıyla birlikte bir ulus yaratma çabasına girdi. O günün koşullarında Türk Ulusu fikri ağır bastığı için Türkler dışındaki yurttaşları ya tamamen yok etme, yada ülke dışına çıkmaya zorladı, bunu yapamadıklarını da asimilasyona tabi tuttu.

Ancak devletin kurucu unsurlarından olan Kürtleri uzun yıllar asimilasyon politikasıyla kontrol altında tutmaya çalışsa da bunu başaramadığı bugün daha net anlaşılmaktadır. En belirgin ve doğal haklarından olan ana dilini konuşma ve günlük yaşamında kullanma hakkını engellemeyi uzun süre gerçekleştirse de 12 Eylül darbecilerinin özellikle de Diyarbakır cezaevinde yaptığı işkenceler önce mağduriyet, ardından da terör örgütünü doğurdu.

Siyasi Partiler, seçim yasaları ve dernekler kanununda bulunan Kürtçe dilini yasaklayan maddeler; terör örgütünün “size ana dilinizi bile haram ettiler” argümanını kullanmasına uygun ortamı yarattı.

Eğer Uluslar arası antlaşmalar ve Avrupa Konseyinin üye ülkeler tarafından kabul edilen sözleşmelerine sadık kalınsa zaten terörün elinden tüm kozları alınmış olurdu.
Bunu yapmak yerine sözleşmelere bir dolu çekinceler koyarak imzalayan hükümetler bir anlamda mağdur bir halk yarattılar ve terörün destek bulacağı bir iklim oluşturdular.
Önce Türkler tarafından başlatılan milliyetçilik doğal olarak ardından kürt milliyetçiliğini yarattı. Bu gün barışın önündeki en büyük engel milliyetçiliktir ve kürt sorunu çözülmeden terörün sonlandırılması da mümkün değildir.
AK Parti iktidarının da yalnızca askeri yöntemlerle terörün önlenemeyeceğini kabul ederek, bir yandan da sosyal ve siyasi politikaları yaşama geçirmesi gerekir.Bu konuda geçmişte başlattığı demokratik açılımları sürdürmesi, mahcup tavırları bir yana koyup, kararlı biçimde yeni anayasa çalışmalarını da hızlandırması gerekir.Bir daha faili meçhullerin olmaması, devlet içine sızmış karanlık çetelerin dağıtılması, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkese eşit yurttaşlık temelinde kendi dilini, kültürünü yaşamasına olanak verilmesi, savaş çığırtkanlarının niyetlerinin boşa çıkarılması, gerçek anlamda bir demokrasinin tüm kurum ve kurullarıyla hayata geçirilmesi için yeni, çağdaş, sivil bir anayasaya ihtiyaç vardır” dedi.