Denizlerin Çırpınışı

Denizlerin Çırpınışı

Çocukluk yıllarım bir an gözlerimin önüne geldi, Kent terminalinden Gümbet’e gittiğimiz yeşil cipler, dünyanın en güzel koyları arasında gösterilen cam gibi tertemiz Gümbet koyu… Yıllar yılları kovaladı, kontrolsüz ve altyapı hiç hesaba katılmadan ranta bağlı yüksek hızlı büyüme gerçekleşti ve geldiğimiz nokta Bodrum’da fellik fellik o günlerin denizini arayan insanlar… 

İnanın bu trajik durumdan en çok muzdarip olan yıllarını, ömrünü vermiş biz Bodrum sevdalılarını etkilemektedir. Menşei ne olursa olsun denizlerimize bırakılan deşarj suları, termik santrallerinin soğutma suları, deniz taşıtlarında uydu takibinin tam uygulamaya geçilememesi sebebiyle denizlere bıraktıkları sintine suları söz konusu ağır tahribatın ana unsurlarını oluşturmaktadırlar. 

Bu manzaranın da yegane ve tek sorumlusu olan canlı malumunuz “İNSAN” dır. Yetkililere ve kendini çevreci veya duyarlı diye tanımlayan vatandaşlara sesleniyorum; bir yerden başlayalım, sadece şov niteliği taşıyan bizi aşan işlerin peşinden değil gerçekten değiştirmeye kudretimizin olduğu veya olabileceği işlerden başlayalım, Denize lağım suları akıtan mı gördük duyarsız kalmayalım, termik santralleri konusunda çevreci, sürdürülebilirliği ve uygulanabilirliği olan çözümleri yetkili  mercilere taşıyalım.
 
Her ne kadar fosil yakıtlara karşı duruşumuzda bir değişim söz konusu olmasa da en azından mevcut termik santrallerinin hemen sökülüp atılmasının da yıllara bağlı bir süreç olduğu için, Japonların  denizin içine kurup işlettikleri, denize kirletmesinin asgari düzeyde bulunan termik santrali  teknolojisinin yurdumuzda da uygulanması için diyalog köprüsünü oluşturalım, Başta Sahil Güvenlik olmak üzere ilgili birimlerle el ele verip, sintine suyuna karşı sıfır tolerans uygulamasına katkı sunalım. Artık balıkçılarımız deniz canlılığı tükenme noktasına geldiği için türlü tehlikelere rağmen Afrika kıtasının Moritanya’larına gider olmuşlardır. Denizlerimizdeki canlılığın artması için, beton resif blokları ve uçak enkazları  bırakalım ki; kimselerin rahatsız edemeyeceği doğal üreme, barınma yaşam alanlarının oluşmasında olumlu roller oynayalım.

Her ne kadar küresel anlamda sanayileşmeye bağlı büyüme ve akabinde gelen olumsuzluklar korkutucu boyutlarda gözükse de yine günümüz şartlarında çözümsel imkanlar da bir o kadar artmış, her yaşta, her kültürde insanın dünyayla bağlantı kurması, olup bitenlerden haberdar olması da bir o kadar kolaylaşmıştır. Her ne kadar adına Z kuşağı denilen günümüz nesline teknoloji bağımlısı gibi olumsuz anlamlar yüklenmeye çalışılsa da aslında dogmatik yaklaşımlara kapalı, daha duyarlı bir nesil olduğu kanaatini taşımakla birlikte eğer bu pırıl pırıl “Z” kuşağı  nesli  iyi ve doğru bir şekilde yönlendirildikleri takdirde yaşanabilir bir dünya adına gelecekte çok iyi işlere imza atacaklardır.  

Her daim sevgiyle, maviyle, yeşille esen kalın.