Eş Cinayetinde 2. Duruşma

Milas’ta yaşayan 60 yaşındaki Nazife Gedük’ün eşi tarafından başından vurularak öldürülmesi olayı ile ilgili davanın ikinci duruşması Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Eş Cinayetinde 2. Duruşma

Olay geçen Temmuz ayında İsmetpaşa Mahallesi'nde meydana geldi. İddiaya göre, Turgut Özal Caddesi'nde Mehmet Salih Gedük, evde bulunan tüfekle eşi Nazife Gedük'e ateş etti. Olayda Nazife Gedük yaşamını yitirirken katil zanlısı suç aleti silahla birlikte Milas İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne giderek teslim olduğu öğrenildi.

Olayla ilgili ikinci duruşma Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya avukatlar ile ailenin 3 çocuğu katıldı. Covid-19 tedbirleri kapsamında duruşmaya izleyici alınmadı. 

Muğla Barosu Kadın Hakları Komiasyonu’nun davaya müdahil olma talebi, suçtan doğrudan zarar görmedikleri gerekçesiyle kabul edilmedi. Duruşmaya SEGBİS aracılığı ile katılan katil zanlısının teknik bir sebepten dolayı savunma yapamadığı bildirildi. 

Duruşmada sanık vekili savunma için süre istedi. Savcı, eşe karşı kasten öldürme suçunun işlendiği yönünde mütalaa verdi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatı ve ailenin çocukları, katil zanlısının eşini hiçbir kelime konuşmadan tasarlayarak öldürdüğünü savundu. Dava 3 Mart saat 11.30’a ertelendi. O duruşmanın karar duruşması olması bekleniyor. 

Bugün duruşmayı takip etmek üzere adliyeye gelen Bodrum Kadın Dayanışma Derneği de bir açıklama yaptı. Dernek Başkanı Figan Erozan tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Fail koca Mehmet Salih Gedük, öldürdüğü eşi Nazife Gedük'ün itibarını sarsacak ve eşinin kadın kimliğine yönelik aşağılayıcı bir nitelikte savunma yapmış olsa da, duruşmada dinlenen görgü tanığı, fail koca Mehmet Salih Gedük'ün savunmalarını bertaraf etmiştir. 

Bugünkü tanık ifadesinden de anlaşıldığı üzere, Nazife Gedük, daha önce de eşi tarafından öldürülmekle tehdit edilmiş olup, yaşadığı ev ortamında sürekli olarak aşağılanmış ve sadakatsizlik ile suçlanmıştır. Fail koca Mehmet Salih Gedük, Nazife Gedük'e yaşattığı şiddet sarmalını, mahkeme salonunda kendisini aklamak için gerekçe olarak kullanacak şekilde savunma yapmıştır. Kullandığı bu yöntem ile işlediği suçtan en az cezayı ya da ceza almadan kurtulmayı hedeflemiştir. Faillerin bu gerekçeleri öne sürmeleri münferit veya tesadüf değil. Tam tersine uyguladıkları şiddetin mahkeme salonlarında savunulmaya devam edebilecekleri yönündeki planlı stratejileridir. 

Failler, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ya da bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi ve mevcut yasal düzenlemelerde yer alan yargılama şartları ile yargılanmamaları ve yasada var olan cezaların uygulanmaması nedeniyle, bu suçları işlemekte adeta cesaretlendiriliyorlar. Bu nedenle indirim hükümlerini ve veya cezasızlığı beraberinde getiren ayrımcı ve şiddeti meşru gösteren savunma yöntemlerine kolaylıkla başvurabiliyorlar.  

Ülkede her gün 4 kadın mevcut ya da eski eş/partner tarafından öldürülüyor. Faillerin mahkeme salonlarında, kadınları aşağılayan, kadınlara yönelik ayrımcılık üzerine inşa edilen söylemler ile işledikleri suçu meşru gösterme eylemlerine hukuksuzca ve savunmanın kutsallığı marifetiyle izin verildiği müddetçe, kadına yönelik erkek şiddetinin yargı eliyle sonlandırılması mümkün olmayacaktır. Bu nedenle erkek şiddetini cinsiyetsiz bir usulde yargılamak mahkemelerin asli görevidir. 

Kadına yönelik erkek şiddeti münferit değil, sistematiktir. Sistematik şiddet ise bireysel değil toplumsal bir süreçtir. Dolayısıyla bir kadının öldürülmesi aynı zamanda bütün kadınların zarar görmesi demektir. Mahkemelerde görevli olan hakim ve savcılar, kadına yönelik sistematik erkek şiddetini görmezden gelme haklarına sahip değiller. Hakimler ve savcılar Türkiye'nin bağlı bulunduğu uluslararası sözleşmeler ve ulusal yasalara bağlıdır. Yaşasın Feminist Mücadelemiz.”