Kozan Dağı Çatal Matal

Ayhan Ongun Yazdı; "Kozan Dağı Çatal Matal"

Kozan Dağı Çatal Matal

Kozan dağı çatal matal/ Arasında aslan yatar/Bir yiğide bir gelin yeter/İki alanın dedi artar

Bir dönemin efsane sanatçısı Ersen ve Dadaşların seslendirdiği, Muzaffer Sarısözen’in derlediği bu türkü Anadolu kültürünün yaygınlaşmasında da büyük rol oynamıştır.

Şu günlerde yamaçlarında kara dumanlar yükselen Kozan’ı bu olay nedeniyle de olsa tanıtma olanağı bulduk.

Adana’ya 70 kilometre uzaklıkta yaklaşık 150 bin nüfusa sahip tarihi bir kent Kozan

Ulusal Kurtuluş mücadelesini kendi imkanlarıyla vermiş, o dönem bölgeye yerleşmiş Fransızları topraklarından silip atmışlardır.

Geçmişte Klikya Ermeni Krallığına başkentlik yapmış olan Kozan 2 Haziran 1920 yılına kadar Sis adıyla anılmış, 1926 yılına kadar da Vilayet statüsünü sürdürmüş, daha sonra Adana iline bağlı bir ilçe olmuştur.

Osmanlı döneminde bir arada barış içerisinde yaşayan Türk ve Ermeni halkları Fransızların kışkırtmasıyla birbirlerine düşman haline getirilmişler.

Ayrıca Vilayet olduğu yıllarda Fevzi Çakmak bir dönem Kozan Milletvekili olarak görev yapmıştır.

Tarihi ve kültürel zenginliklerinin yanında geçmişten bu yana önemli bir ticaret merkezi olan Kozan, son yıllarda ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılardan en çok etkilenen yerlerden biri olmuştur.

Tarımsal gelirlerin azaldığı, çiftçinin, köylünün borç batağında zorlandığı bir dönemi yaşıyor iken üstüne üstlük küresel salgınla birlikte daha da ağırlaşan koşullarla mücadele etmek zorunda kalan Kozan’ın üzerinde şimdi kara bulutlar dolaşıyor.

Nasıl çıktığı bilinmeyen bir yangın üç gün boyunca Kozan çevresinde yaklaşık 200 hektar ormanın yok olmasına neden oldu.

Kimileri tedbir amaçlı, 8 köyden 900 ev boşaltıldı.

Uzun yıllar etkisini sürdürecek bu felaket Kozan’ın ekonomisini de sosyal yaşamını da çok derinden, olumsuz etkileyecek.

Aynı dönemde Giresun ve Rize’de evleri yıkıp geçen yağmur sularına öyle ihtiyaç duymuştu ki Kozan 3 gün boyunca yangını söndürmek için uğraşan köylülerin yüreğindeki yangın hale sürüyor.

İster çarpık kentleşme ve yönetim hataları, ister ihmal, ister kasıt ya da sabotaj olsun, sonuçta bu felaketler yine yoksul halkı vurdu.

Umarız bu yangın sonrası bu bölge de bir rant alanına dönüşmez. Arsa spekülatörleri ve inşaat müteahhitlerinin iştahı kabarmıştır şimdi.

AK Parti sözcüsü Ömer Çelik “bölgenin yeniden ağaçlandırılacağını” söylese de, geçmişte aksi uygulamaları çok gördüğümüz için Kozan için de bu kaygılarımızı belirtmeden geçemiyoruz.

Bereketli topraklarından yüzlerce sanatçı çıkartan Çukurova Kozan’a da sahip çıkacaktır kuşkusuz.

Çukurova insanı vicdanlıdır, dayanışmayı iyi bilir.

Çukurova insanı hep mağdurun yanında olmuştur, zulme karşı durmuştur.

Çukurova halkı için bir zulme dönüşen bu felaketlerin de üstesinden gelir.

Ancak bu felaketlerde sorumluluğu olanlardan hesap sormadan da geri durmaz.

Yaşar Kemal’in romanlarında, Yılmaz Güney’in filmlerinde örneklerini gördüğümüz nice kahramanlar çıkarmıştır Çukurova.

Gizik Duran da Kozan’ın düşman işgalinden kurtulmasında çok büyük rol oynamış sayısız kahramanlardan biridir.

Topçu Binbaşı Kemal, Yüzbaşı Osman Tufan ve daha nice yiğitlerin mücadelesiyle kazanılmış bu toprakların üzerinde kirli oyunlar oynanmasına Kozanlılar izin vermez.

Geçmişte milletvekilleri Bakanlar çıkarmış Kozan, siyasetin de önemli merkezlerinden biri olmuştur her zaman.

Bağrından Halit Dağlı, İmren Aykut gibi bakanları çıkran Kozan, kamu bürokrasisinde de hayli etkilidir.

Daha önce de bir dolu felaketlerle mücadeleyi başaran Kozan, bu orman yangınından da yaralarını sararak çıkmayı başaracaktır.

Şimdiye kadar can kaybı olmaması bir teselli olsa da, ormanlarımızın, oksijen kaynaklarımızın bu kadar kolay yok edilmesi üzüyor insanı.

Kozan da yalnızca ağaçlar yanmıyor. Orman içerisindeki tüm canlılar, bitkiler hayvanlar, binalar, evler yanıyor.

Bu yaşamsal değerlerimizi korumakla görevli ve sorumlu olan devlete olan güven azalıyor, hayallerimiz sönüyor, umudumuz tükeniyor.

En önemlisi de, ormanlarla birlikte bizim yüreğimiz yanıyor.

Bir yanda küresel bir salgınla uğraşır, işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluklarla boğuşurken, sel felaketleri, orman yangınları da geleceğe ilişkin umudumuzu alıp götürüyor.

Kozan’daki yangın, Giresun’daki sel ne ilk felaketti, ne de son olacak gibi.

Denizin binlerce kilometre altındaki doğal gazı, petrolü ararken, ülkemizin can damarı ormanlarımızı yitiriyoruz, insanlarımız ölüyor. Kuşkusuz yer altı kaynaklarına da ihtiyacımız var ama yer üstündeki değerlerimizi de korumak zorundayız.