Muhalefet ve Yabancılar Sorunu

Son günlerde basında sıkça yer alan haberlere göre ülkemizde yabancılara ve özellikle de Suriyeli göçmenlere yönelik müthiş ayrımcı uygulamalar yapılmaya başlandı.

Muhalefet ve Yabancılar Sorunu

Son günlerde basında sıkça yer alan haberlere göre ülkemizde yabancılara ve özellikle de Suriyeli göçmenlere yönelik müthiş ayrımcı uygulamalar yapılmaya başlandı.

Bolu’nun CHP’li Belediye başkanının başlattığı “Suriyelileri şehrimizde istemiyoruz” politikası, zaten var olan yabancı düşmanlığını körükleyen bilgi kirliliğini de beraberinde getirdi.

Ardından Mudanya Belediye başkanının “sahillere Suriyeliler giremez” şeklinde başlattığı uygulamaya, Gazipaşa Belediye Meclisi de aynı tür bir yaklaşımla destek verdi.

Şimdilerde sosyal medyada kin ve nefret söylemleri yabancılar üzerinden ırkçılığa varan boyutlara ulaştı.

İlginçtir son günlerde bu tür açıklamalarıyla öne çıkan belediyelerin üçü de CHP’li başkanlar tarafından yönetiliyor. Gazipaşa’da her ne kadar başkan karşı çıksa da, CHP ve İYİ Parti meclis üyelerinin oylarıyla karar uygulamaya kondu.

Sahillerin nasıl kullanılacağı, hangi kuralların uygulanacağı, halkın sağlığını ve ahlaki duygularını rahatsız etmeyecek önlemlerin alınması elbette yapılabilir.

Ancak bunu yaparken genel bir tanımlama yapar, bu kurallara uymayanlara karşı gerekli yasal uyarı ve cezai işlemleri ayrım yapmadan herkese uygulayabilirsiniz.

Bu kuralları yalnız Suriyeliler yönelik uygulamaya kalkarsanız bizim içimizdeki magandaların her türlü çirkinliklerini meşrulaştırmış olursunuz.

Karpuz kabuklarını denize fırlatan, bira şişelerini sahilde bırakan, tüm artık yiyeceklerini, çöplerini plajlarda bırakıp giden beyaz Türklere ne diyeceğiz?

Arabasının tüm camlarını ve müziği sonuna kadar açarak yol boyu vatandaşları rahatsız eden zengin çocuklarını, her fırsatta emeğiyle çalışan garsonları aşağılayan, kendilerinden başka herkesi neredeyse yok sayan kibirli modernistleri ne yapacağız?

Hepsi bir yana Suriyeliler konusu tamamen siyasi bir sorundur ve iktidarın öngörüsüz ve plansız olarak uyguladığı “açık kapı” politikasının bir sonucudur.

Ama ilginçtir; muhalefet, iktidarın bu politikalarını eleştirmek ya da alternatif politikalar geliştirmek yerine işin kolayına kaçıp ”vurun abalıya” hesabı tüm sorumluluğu ve suçu Suriyeli vatandaşların üzerine yıkmakta.

Oysa CHP Bilim Platformu Mart 2019 raporunda çok net tespitler yapmış ve gerçekçi çözümler öne sürmüştü.

Kendi oluşturduğu bir kurumun raporunu yok sayan bir anlayış, CHP gibi sosyal demokrat olduğunu iddia eden bir partiye hiç yakışmıyor.

“AFAD’ın 2017’deki saha araştırmasına göre, yaklaşık her üç Suriyeliden biri harabelerde yaşamaktadır.
Ülkemizdeki Suriyelilerin beşte üçünün yaşadığı yerlerde ev eşyaları (buzdolabı, çamaşır makinesi, halı vb.) yetersizdir. Suriyelilerin yaşadıkları evlerin yaklaşık  yüzde 7’sinde hiç ısıtıcı bulunmamaktadır.
Kamplarda yaşayan Suriyeli ailelerin yüzde 12’si aynı çadır ya da konteynerde başka bir aile ile birlikte kalmaktadır. Her üç çadır ya da konteynerden birinde ise yediden fazla kişi yaşamaktadır.
Kamp dışında yaşayan Suriyeli yetişkinlerin yaklaşık yarısı günde iki ya da bir öğün yemek yiyebilmektedir. Gıda bulmakta sıkıntı yaşayan her üç Suriyeliden biri o günü hiç yemek yemeden geçirmek zorunda kalmaktadır. Günde iki ya da bir öğün yemek yiyebilen çocuk oranı ise dörtte bir düzeyindedir.
Geçici Koruma altındaki öğrencilerin okullaşma oranlarına bakıldığında, okul öncesinde okullaşma oranının yüzde 33, ilkokulda yüzde 97, ortaokulda yüzde 58, lisede ise yüzde 19 olduğu görülmektedir. Bu istatistikler Suriyeli çocukların yaklaşık yarısının beşinci sınıftan itibaren, dörtte üçünün ise lise çağında okul dışında kaldığını göstermektedir.
Suriyeli kadınlar, AFAD’a bağlı geçici barınma merkezleri de dâhil olmak üzere pek çok yerde fuhuşa zorlanmakta ve cinsel istismara maruz kalmaktadır. Bu olayların mağduru olan Suriyeli kadınlar, kamplardan atılma korkusuyla şikâyetçi dahi olamamaktadır. Söz konusu istismar vakalarına aracılık yapan komisyoncular ortaya çıkmış durumdadır. Zorla evlendirmeler, ikinci eş olmaya zorlanma ve fuhuş, Suriyeli kadınların insanlık onuruna yaraşmayan ve yasa dışı koşullarda yaşamasına neden olmaktadır.”

CHP Bilim Platformunun raporunda yer alan bu tespitlere rağmen şimdi kalkıp “Suriyeliler burada çok mutlu, gül gibi geçiniyorlar, sahillerimizi işgal ediyorlar” diyorsanız, söylenecek başka bir şey yok.

CHP, acilen Bilim Platformunun bu raporunu yeniden ele almalı ve topluma bir yabancılar politikası açıklamalıdır.

Demokrasi ve özgürlükler açısından son derece önemli İstanbul seçimleri öncesi özellikle de CHP’li yerel yöneticilerin sosyal demokrasinin evrensel ilkelerine uymayan, ayrımcılığı körükleyen, kutuplaştırıcı söylemlerden ve uygulamalardan uzak durmaları gerekir.

Aksi halde AK Partinin dış ilişkiler konusundaki sorumsuz politikalarının faturası ana muhalefet partisine kesilebilir.

Irkçılık ve yabancı düşmanlığı dünyanın her yerinde bir insanlık suçudur.