SAHİLİMİZİ İSTİYORUZ DİYEREK EYLEM YAPTILAR!..

Torba Mahallesi Atatürk Caddesi'nde uzun yıllar Albayın Yeri olarak bilinen ve Torbalıların...

SAHİLİMİZİ İSTİYORUZ DİYEREK EYLEM YAPTILAR!..
Torba Mahallesi Atatürk Caddesi'nde uzun yıllar Albayın Yeri olarak bilinen ve Torbalıların denize girmek için kullandığı sahil şeridi, son dört yıldır yeni mülk sahipleri tarafından sahile duvar örülmesi ve bölgeye denize girmeye gelen vatandaşların köpekler ve çalışanlarla tehdit edildiği iddiasıyla tartışmalara neden oluyor.

Bugün öğle saatlerinde bölgeye gelen mahalle sakinlerinden oluşan bir grup duruma tepki göstererek, henüz kıyı kenar çalışması yapılmamış bölgede biran önce kıyı kenar çalışmasının yapılmasını ve ardından sahilin halka açılmasını talep ettiler.

Mülk sahibi Ali Gülçelik'in avukatı Başak Orkun ise duvarın alt tarafının halka açık olduğunu söyleyerek, duvarın kendilerinin mülkiyet sınırı olduğunu ve bu mülkiyet sınırına izinsiz olarak giren kişilerin Türk Hukukuna göre konut dokunulmazlığını ihlal etmiş olacağını öne sürdü.

Geçtiğimiz yıllarda sahil ile yol arasına çekilen yüksek duvarın ardından bir duvarda sahil şeridine çekildi. Kış aylarında çekildiği öğrenilen yaklaşık 80 santimetre yüksekliğindeki duvarın ise bazı bölgelerde sahile bir veya iki metre uzaklıkta olduğu, kimi yerlerde ise denizi işgal ettiği görülüyor. Duvarın iç tarafında kimi kısımların ise toprakla doldurulduğu ve içine çeşitli bitkiler ekildiği dikkat çekiyor. Duvarla çevrilen alanda "özel mülktür girilemez" ve "dikkat köpek var" tabelaların asıldığı görüldü.

Duruma tepki gösteren mahalle sakinlerinden 72 yaşındaki Orhan Özdem 32 yıldır Torba'da yaşadığını ve Albayın Yeri olarak bölgede herkesin serbestçe denize girebildiğini ifade ederek şunları söyledi:

"Burası eskiden Blue Dolphin olarak bilinen Ertuğrul Üçler Bey'e ait bir tesisti. Halka açık bir tesisti. Herkes buraya serbestçe girip denize girebiliyordu. Tabi buranın şezlongunu kullandığımız zaman belli bir ücret veriyorduk. Ekstra bir para alınmıyordu, sadece yediğimiz içtiğimizin parasını veriyorduk. Burası Ertuğrul Bey'in vefatından sonra bir müddet boş kaldı. Satışa çıkarıldı ama alıcı bulamadı bir süre. Sonra şimdiki sahipleri aldılar. Aşağı yukarı üç veya dört seneden beri burayı yavaş yavaş halka kapalı bir alan haline getirmeye başladılar. Şu duvar çekildi. Bu duvar biraz daha uzuyordu. Sonra ben Valiliğe şikayet ve ihbar dilekçesi verdim. Bunun üzerine mi oldu nasıl oldu bilmiyorum bir daha ki sene geldiğimizde bu duvar 25 metre açılmıştı. Giriyorduk yine ağaçların altında oturuyorduk. Fakat devamlı bir taciz söz konusuydu. Şöyle ki; yapı malzemesi yığılıyordu, taşlar seriliyordu yerlere, zehir atılıyordu, kireç dökülüyordu, köpekler bağlanıyordu. Köpek ilk zaman havlıyordu daha sonra dostumuz oldu. Baktılar ki olmuyor, bu sefer kürek sallayarak gelenler oldu. Herşey polisle olmaz diyenler de oldu. Yani böyle tatlı tatlı bir tehdit ve zamanla hakikaten buradan insanların ayağı kesildi. Vatandaşımız çekiniyor, korkuyor, gelmiyor başım belaya girmesin diyor. Burası Türkiye, onlar çok kuvvetli diyorlar. Fakat ben inat ettim geldim" dedi.

Bölgede kıyı kenar şeridinin belirlenmesini istediklerini ve bu taleplerini Valilik ve Belediyeye yazılı olarak ilettiklerini ancak şuana kadar bir cevap alamadıklarını belirten Orhan Özdem konuşmasına şöyle devam etti:

"İki tane dilekçem var bir tanesi Muğla Valiliği'ne diğeri de oradan doğru dürüst cevap alamadığım için Belediyeye. Onlardan doğru düzgün cevap alamadım. Benim sorduğum ve istediğim dilekçeye bir cevap vermediler. Ben burada kıyı şeridinin belirlenmesini istiyorum. Kıyı şeridi belirlendikten sonra da 20 metremidir, 50 metremidir, 100 metremidir ne kadar halka açıksa o kısmının halka açılmasını, tapu da varsa burada eğer, vaktiyle yapılmış bir tapu o tapunun da iptalini istiyorum. Yargıtay kararları bu şekilde. Emsal kararlar var. Bu beyefendiyi galiba yanlış yönlendirmişler; merak etmeyin biz bunu yaparız, uyar, biz uydururuz diyerekten. Ben Ali Gülçelik Bey ile konuştum, tapu memuru da vardı. Elimde kalın bir dosyayla tapu memuruna söyledim; kardeşim beyefendiyi niçin yanlış yönlediriyorsunuz, burası özel arazi olamaz. Boşu boşuna buraya masraf etmesin. Doğrusunu söyleyin diye kendisini ikaz ettim. Mesele budur" diye konuştu.

Bu sene bölgeye geldiklerinde sahilin tamamen bozulduğunu ve 80 santimetre bir duvar, içerisine de toprak doldurulmuş halde bulduklarını söyleyen Özdem, Bodrum Belediyesi'nden de şikayetçi olduğunu anlatarak şöyle devam etti:

"Bunların hepsi yanlış şeyler. Sahilde en ufak birşey yapılamaz. Çit çekilemez, moloz yığılamaz, toprak yığılamaz, toprak alınamaz. Bunlar kanunlarla belirlenmiştir. Fakat burada maalesef kanunları uygulamıyorlar. Gözlerini kapatıyorlar, belediye hiçbir şey yapmıyor. Ben belediyeden de şikayetçiyim. Belediye benim belediyem, benim hakkımı koruması lazım. Ali Gülçelik Bey'in değil" dedi.

Bölgedeki eski binalarda tadilat yapıldığını iddia edildiğini fakat durumun farklı olduğunu öne süren Orhan Özdem "benim bildiğim tadilat eski binaların orada düzenli bir şekilde kuvvetlendirilmesidir. Burada yapılan tadilat değildir, yepyeni inşaatlardır" şeklinde konuştu.

Elinde yargıtayın emsal kararları da olduğunu sözlerine ekleyen Orhan Özdem şu ifadeleri kullandı:

"Anlaşılan devletin burada bir tapusu var. Benim iddiam şu; buradan sahil şeridi geçmemiş ve bu tapuyla sahil şeridi belirlendiği zaman üst üste gelecek. Tapu eğer sahil şeridi içinde kalıyorsa bu tapunun iptali gerekir. Ben de onun için uğraşıyorum. Benim elimde yargıtay kararları var, emsal kararlar var. Bunların nasıl yıkıldığını, yıkılan yerleri de resimleriyle ibraz edebilirim" dedi.

Mülkiyet sahibinin vekili Avukat Başak Orkun ise alanın özel mülk olduğunu, kamu arazisi olmadığını anlatarak mahalle sakinlerinin iddialarına şu yanıtı verdi:

"Söylemek istediğim şu; görmüş olduğunuz parsel çizgisi bizim mülki çizgimizdir ve tapu kütüğünde kayıtlı olan sınırlara göre çizilmiştir. Üzerinde bulunan binamızda Bodrum Belediyesi tarafından ruhsatlanmış binalardır. Bu bahsi geçen taşınmaz 1970 veya 80'lerde tam bilemiyorum özel mülkiyetli bir taşınmazdır ve kamu arazisi değildir. Dolayısıyla müvekkilim de kendi özel mülkiyeti olan taşınmazı kendi mülkiyetlerinde bulundurmaktadırlar. Fakat bir yanlış anlaşma var sanırım çünkü halkın yaklaşımı şu şekilde; tamamının halka açık olduğunu ve burada yasaya aykırı bir imalat ve mülkiyet bulundurulduğu iddia ediliyor. Fakat ne yazık ki işin gerçeği böyle değil. Burası dediğim gibi 1970'lerden beri özel mülkiyet, otel binası ve bu binaların hepsi kadastroda tescilli. Dolayısıyla kendi özel mülkiyetlerini kullanan vatandaşlardan bahsediyoruz malikler olaraktan. Bahsi geçen burada kamu arazisinin gasp edilmesi tamamen gerçekten uzak, iftira niteliğinde beyanlardır. Buna ilişkin hukuki mercilerde zaten davalarımız devam etmektedir. Artı bu mülkiyet sınırına izinsiz olarak giren kişiler Türk Hukukuna göre konut dokunulmazlığını ihlal etmektedirler. Bu şekilde girişimde bulunan kişiler hakkında geçtiğimiz günlerde bir kolluk müdahalesiyle soruşturma açılmıştır" diye konuştu.

Duvarın alt tarafındaki kısmın halka açık olduğunu belirten Avukat Başak Orkun "duvar bizim mülkiyet sınırımızdır. Kıyı kenara ilişkin devletin burada yapmış olduğu bir çalışma zaten yok. Belki yapılacak onu bilmiyorum. Deniz herkese açık zaten buna ilişkin bir tartışma olamaz" dedi.

Tadilat konusu ile ilgili mahalle sakinlerinin iddiasını da yalanlayan Orkun "burada eski binalarda tadilat yapıldı. Kaçaklar yıkıldı, yasal olanlara tadilat yapıldı. Bizim mahkemeden yaptırdığımız tespit raporu var" şeklinde konuştu.