Tuzağa Düşmemek Gerek

Sonunda beklenen oldu ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri iptal edilerek, Ekrem İmamoğlu’ndan mazbatanın geri alınmasına karar verildi...     

Tuzağa Düşmemek Gerek

Sonunda beklenen oldu ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri iptal edilerek, Ekrem İmamoğlu’ndan mazbatanın geri alınmasına karar verildi.
    
Yüksek Seçim Kurulu’nun “Bir kısım sandık kurullarının, ilçe seçim kurullarının kararına aykırı oluşturulması ve bu hususunda seçim sonucuna müeessir olması nedeniyle” diyerek verdiği bu karar öyle sanıyorum Hukuk fakültelerinde ders olarak okutulacak önemde tarihimize bir yüz karası olarak yazılacaktır.
    
Bu haksızlığa, hukuksuzluğa karşı daha da bilenen muhalefetin yenilenecek seçimde daha da organize olacağı, daha çok oy alacağı iktidar tarafından bilinmiyor mu?
    
Elbette biliniyor!
    
Ancak bu seçimlerin iptal edilmemesi halinde İstanbul Büyükşehir Belediyesinde yaşanan dehşet yolsuzlukların ortaya çıkarılması halinde AK Parti'de çözülmenin başlayacağını, yeni bir partinin kurulmasının bu çözülme sürecini hızlandıracağını gören iktidar en azından zaman kazanma yoluna gitmiştir.
    
Bu süreçte boş durmayacaklar elbet!
    
En başta meclis çoğunluğu ellerinde olduğu için Başkanvekilliğine bir AK Parti’li meclis üyesini getirecekler ve mümkün olabildiğince yolsuzluk dosyalarını temizleme faaliyetlerine başlayacaklar.
    
Seçim kampanyası sürecince belediyenin tüm olanaklarını ve özellikle de belediye personel ve araçlarını kullanacaklar.
    
Sakın ola, bu durum küçümsenmesin. İktidar partisinin maddi sorunu yok diye düşünmeyin. Buradaki yolsuzluklar ve belediyeden aktarılan kaynaklar hiçbirimizin tahmin edemeyeceği boyuttadır.
    
Daha ilk konuşmasında olduğu gibi Cumhurbaşkanı işadamlarını tehdit edecek, sendika ve meslek odalarına ayar vermeye devam edecek, toplumda bir korku iklimi yaratarak seçimleri etkilemeye çalışacak.
    
Kendisine oy vermeyen tüm kesimleri “milli irade hırsızı” olarak ilan etmesi, yanlarında olmayanlara gereğinin yapılacağını söylemesi bile bu konuda ne kadar güç durumda olduğunun ve kararlılığının bir göstergesidir.
    
Ne kadar gerçek olduğu bilinmez ama Kürt seçmen üzerinde yeni oyunlara gireceğinin de işaretleri görünüyor. 
    
Önümüzdeki günlerde ayrıntılar ortaya çıkacaktır.
    
Ben HDP'nin 31 Mart seçimlerinde gösterdiği ilkeli tavrını sürdüreceğine kesinlikle inanıyorum. Ancak bu konuda Kürt Yurttaşların hassasiyetlerini istismar ederek, yeni bir barış süreci başlatılacağı gibi bir algı operasyonuyla oy devşirmeye çalışacağı da gün gibi ortada.
    
On binlerce tutuklu bir yana açlık grevinde yaşamını yitiren ve şu an kritik süreçte yaşam mücadelesi veren HDP'liler üzerinden iki yüzlü bir siyaset uygulamaya kalkışan iktidarın bu hamlesi de büyük olasılıkla sonuçsuz kalacak ve Selahattin Demirtaş’ın sağduyu çağrısı toplumda karşılık bulacaktır diye düşünüyorum.
    
Bu konuda bile HDP ile diğer muhalif partileri karşı karşıya getirmeye çalışan çirkin politikayı görmezden gelerek, şimdiden Kürt yurttaşlara yönelik eleştirilere başlayan beyaz Türklerin bu tehlikeli oyuna gelmemesi son derece önemlidir.
    
Geçmişten bu yana HDP'ye kurulan tuzaklar şimdi de CHP için devreye sokulmaya çalışılıyor. Kimi kesimlerde şimdiden “seçimleri boykot” çağrısı dillendirilmeye başlandı.
    
Seçim sandıklarında görev alması sakıncalı kişilerin görev yapmasına göz yumarak, aday olmasında sakınca görülmeyenlerin, seçilmesi durumunda mazbatasını ellerinden alarak kendi yurttaşına tuzak kuran bir yönetimin daha ne tür tuzaklar kurabileceğini kestirmek gerçekten çok zor.
    
İşte bu yüzdendir ki hem siyasi partiler, hem yurttaşlar olarak bu tür algı operasyonlarına karşı çok dikkatli olmalı, pusuya düşmemeye özen göstermeliyiz.
    
Önümüzdeki günlerde Suriye politikasında bir değişim hamlesi, terörle mücadelede yöntem değişikliği beklenebilir.
    
Zor durumda kaldığında gerginlik ve kaos politikalarından beslenen bir iktidar tarafından yönetildiğimizi unutmamak gerekiyor.
    
Görülen o ki; Türkiye’yi zor ve sıkıntılı günler bekliyor.
    
Ancak hepimizin bildiği, unutmamamız gereken bir gerçek var ki; “Karanlığın en koyu olduğu an, aydınlığın en yakın olduğu zamandır.”
    
Ekrem İmamoğlu, ülkemizde yeni bir siyaset tarzının yerleşmesini sağlamıştır.
    
Tarihimiz boyunca toplumu kutuplaştıran, düşmanlaştıran kin ve nefret söylemleri yerine siyasette ve günlük yaşamda barış dilini öne çıkaran bir siyasetçi olarak Ekrem İmamoğlu’nun başlattığı bu barış ve demokrasi mücadelesini birlik olursak başaracağız.
    
Şimdi; çocuklarımız ve geleceğimiz için, barış, demokrasi ve özgürlük için, birlikte mücadele etme zamanıdır.