Uşağum Karadeniz...

Uşağum Karadeniz...

Çalışma hayatındayken biliriz yıllık izinlerin süreleri belliydi.

Hal böyle olunca, ben hep temmuz ayında izine çıkar, klasik deniz olan yerleri seçerdim.
İçten içe de, hayat böyle geçmemeli, gidilecek, bilmediğim nereler var, görmeliyim derdim.
Basınca istifayı, alınca emeklilik belgemi elime, içten içe geçirdiğim hayallerimi gerçekleştirmeye başladım!

Malum yaş aldıkça insan manevi değerlerine düşüyor. 

Ben de ülkemin, nadide topraklarını elimden geldiğince gezmeye, tanımaya başladım

Bu seferki gezim DOĞU KARADENİZ idi!
Ne var yani, yeşili her yerde görüyoruz diye dolaşıyoruz, 
Yok bu öyle böyle yeşil değilmiş onu anladım!
Her ton barındıran, her tonunda ayrı bir melodisi, bitki örtüsü olan renkmiş YEŞİL!
Tabiatın ortasına ağzım açık düştüm resmen
Köpük köpük akan Palovit şelalesinin, berrak suyunda dinlendirdim paslanmış ruhumu.
Nemrut dağına dilim beş karış nefes nefese çıkan ben, daha da çıkmam dediğim noktada;
Bir bakmışım MENÇUNA şelalesine doğru adım atıyorum.

Hani derler ya dere tepe düz gittim. Hayır düz gitsem gene bir nebze, bir de bir yağmura yakalandık ki.
Yağmur değil yağan mis gibi sis, su damlacıkları ve bol oksijen.
Bol bol çamur, börtü böcek ve eşlik eden senfoni orkestrası KUŞLAR!
Bir vadinin içinde bütün duyguları nasıl barındırabilir insan?
Hem söyleniyorsun çamura, yağmura, hem devam ediyorsun şelalenin altındaki göle ulaşmak için.
Ve beklenen son o gölde yüzüyorsun!
Aslında yüzmüyorsun resmen teslim oluyorsun.

Toplanan çaylar kasa kasa ray sistemiyle aşağı salınıyor görüyorsun!
Şehir kadını olmakta zor be kardeşim, bunlar Migros’a nasıl gidip geliyor diye aklından geçirmeyip rehbere soruyorsun,
Ve basıyorsun kahkahayı arkasından.

Bitmedi, doyamadın mı şelalelere devam ediyorsun Maral şelalesine dilin gene beş karış.
Nefes egzersizi sana işte, aç kapa, kapa aç. Serbest ne istiyorsan yap.
Cennettesin, ciğerlerin horon tepiyor.

Fırtına deresine gelmişken, genelde risk almayı sevmeyen garantici ben 
Oksijenden zaar bir bakıyorum zipline yapıyorum ve avazım çıktığı kadar bağırıyorum
Korkudan değil, özgürlükten..
Köknarı, ladini, sarıçamı, sediri, kayını, meşesi, ıhlamuru, karaağacı, gürgeni toplanmışız bir sofranın etrafına;
Harmanlanıp, demleniyoruz işte.

Ben bu bitki örtüsüne âşık oldum be UŞAĞUM!
Bitti mi derken kendimi Kaçkar dağlarının Milli parkında buluyorum, ben gene şok
Bu ne yahu diyorum, kafamı kaldırdığımda muhteşem ağaçlar, eğdiğimde vadi eşliğinde yemyeşil göl. Bu kadarı fazla ama diyorum. Tam da bu noktada gözyaşlarıma izin veriyorum
İçselleştirdiğim ne varsa, akıp gidiyor büyük bir minnetle...

“Atmacalar diyarı ARHAVİ, ZÜÜMRÜDÜANKA KUŞU ARTVİN, ZİLKALE, AYDER YAYLASI, TRABZON AYASOFYASI, ATAMIZIN VASİYETİNİ YAZDIĞI ATATÜRK KÖŞKÜ, MACAHEL”  aklımda tutamadığım bu güzellikler, yüreğimde yer etti.

Tema vakfının konuk evinde kaldık. Köyün, vadinin ortasında, yeşilliklerin içinde.
Tertemiz, güleryüzlü insanlarımız, fırından sıcacık, mis gibi kokan mısır ekmeğimiz eşliğinde.
Bizi bu gezide tek üzen ve bir kez daha bilgisizliğin, rantın ön planda olduğunu gösteren;
MACHAEL- ARTVİN 
BETON YAPI ÖĞRETMEN EVİ! VE ARAPLAR Oldu. 
Nasıl da meraklıyız dokuyu, doğayı bozmaya! 
BİOSFER ALANI. 
UNESCO AÇAMAZSINIZ DEMİŞ.
BU YAPI KİRLİLİĞİ VADİNİN TAM ORTASINDA TÜM AYKIRILIGI ILE DURUYOR. 
MACHAEL HALKI 
YAŞAM ALANLARINDA BU BETON YIĞINI
YAPIYI İSTEMİYORLAR.
SESLERİNİ DUYURMAMIZI PAYLAŞMAMIZI İSTEDİLER.
Ben de vatandaş olarak elimi taşın altına koyup, sizlerle paylaşıyorum.

Seyahatlerde en önemli etken rehberdir. Lakin onu da devleştiren grubun sinerjisidir.
Biz bir bütün olduk ve rehberimiz Mehmet EKİNCİ beyin deneyimi, bilgisi, ilgisi, anılarıyla birlikte harika bir 5 gün geçirdik.
Eğer sizde bir yerlerde tıkanıp kaldıysanız ve imkânınız varsa seçtiğiniz tura ve rehbere lütfen öncelik verin derim naçizane. 
Biz ailecek kapalı tur organize ettik ve ANTONİNA TURİZM şirketini seçtik. Butik tur yapıyorlar ve işlerinin ehliler. 

Bulutlarının kıyısına, yüzündeki çizgiye, Karadeniz şivene, gözlerinin rengine, keskin zekâna, insancıllığına, bakirliğine, elinin lezzetine, yaşattığın bitki örtüne, GÜLÜMSEYEN YÜREĞİNE helal olsun be “UŞAĞUM KARADENİZ!”

Sevgiyle kalın