Baþbakan Binali Yýldýrým, geçmiþte AK Parti de görev yapmýþ eski bakanlarla bir kahvaltýlý istiþare toplantýsý yaptý.
Baþlýktaki öneri bu buluþmada bizzat AK Partili eski bakanlardan geldi.
Anayasa deðiþikliklerinin gündeme geldiði ilk günden itibaren bizlerin önerdiði bu “yapýcý söylem” önerisi pek dikkate alýnmazken þimdi bu öneri iktidarýn ve “Evet” bloðunun gündemine oturdu.
16 Nisan'da yapýlmasý planlanan zamansýz referandum yerine 17 Nisan’a yönelik senaryolar pek konuþulmazken þimdilerde bu konu daha çok konuþulur oldu.
Anayasa deðiþikliklerinin içeriðine yönelik çok yazýldý, konuþuldu. Maddeler günlerdir tartýþýlýyor.
Ancak asýl üzerinde durulmasý gereken konu bence, ayný ülkede barýþ içinde bir arada yaþayabilmemiz için gerekli olan köprülerin yýkýlmamasýdýr.
Kuþkusuz yapýlacak anayasal deðiþikliklerle partili Cumhurbaþkanýna verilen yetkilerin, ileride sýkýntý yaratacaðý, kimi zaman istismara yol açacaðý þeklindeki endiþelerin toplumda yaygýnlaþtýðý bir gerçek.
Mevcut durumda olmayan kimi sorumluluklar yükleniyor gibi görünse de, Cumhurbaþkanýnýn partili olmasý ve sonuçta kendisini denetlemesi ve gerek duyulduðunda yargýlanmasý kararýný almasý beklenen meclisteki çoðunluk vekilleri; onun belirliyor olmasý, demokrasiyle baðdaþmaz.
Siyasi Partiler ve Seçim Yasalarý deðiþtirilmeden, partilerdeki lider vesayetinin sona ermeyeceði gün gibi ortadayken “meclis yasama görevini yapacaðý gibi cumhurbaþkanýný ihtiyaç görmesi halinde yüce divana gönderebilir” þeklinde bir savunma hiç de inandýrýcý gelmiyor.
Gelinen bu noktada referandumun iptali söz konusu olmayacaðýna göre, her kesim kendi tercihinin daha doðru olacaðýna iliþkin bilgilendirme ve ikna kampanyalarýna devam edecek.
Ancak tüm uyarýlara raðmen iktidar kanadýnda daha fazla olmak üzere toplumu kutuplaþtýrýcý, ayrýþtýrýcý, ilerde telafisi mümkün olmayacak olumsuz ve nefret içeren söylemlere devam ediliyor.
Kampanya sürecindeki söylemlerin daha yapýcý olmasý talebinin iktidarýn eski bakanlarýndan gelmesi bu nedenle çok önemli ve anlamlýdýr.
Aksi halde her iki tarafta” ötekinin” uyarýlarýný pek dikkate almadýðý gibi, kendi tabanýna þirin görünmek adýna bu olumsuz söylemlerin kimi zaman dozunu da artýrýyor.
Þimdi; ülkesine ve yurttaþlarýna karþý sorumluluk duyan herkesin yeniden kendini gözden geçirmesi, yaptýklarýný ve yapacaklarýný yeniden sorgulamasý, toplumsal barýþýn önündeki bu sorunlarýn nasýl aþýlabileceðine yönelik fikir üretmesinin zamanýdýr.
Öncelikle þu sorularýn karþýlýðýný aramak gerekir diye düþünüyorum.
17 Nisana günü sonuç “evet” de çýksa, “hayýr” da çýksa tercihi kabul edilmeyenlerin gidebileceði bir baþka ülke var mýdýr?
Ýstemediðimiz tercih çýkmasý halinde her gün alýþveriþ yaptýðýmýz bakkal, önünden geçerken selamlaþtýðýmýz esnaf, sitemizin güvenlik görevlisi ya da çocuðumuzun öðretmeniyle fikir ayrýlýðý nedeniyle iliþkilerimizi kesecek miyiz?
Kuþkusuz belki biraz içimiz acýyacak, yüreðimiz burkulacak, moralimiz bozulacak, geleceðe iliþkin endiþelerimiz artacak.
Ama salt bu nedenle ne iþimizi býrakacaðýz, ne evimizin yolunu deðiþtireceðiz, ne de kendimizi eve kapatýp, toplumdan soyutlanacaðýz.
Sabah güneþ yine ayný yönden doðacak, bahçemizde çiçekler açacak, karþý komþumuz yine her zamanki sevecenliðiyle “günaydýn” diyecek.
Yine sabah yürüyüþü dönüþü fýrýndan sýcak simit alýp, televizyonda haberleri dinler ya da müzik dinlerken, kahvaltýmýzý yapýp yeni bir güne baþlayacaðýz.
Siz bakmayýn o felaket tellallarýnýn her gün yaydýklarý þehir efsanelerine.
Elbette,” toplumsal bir sözleþme” olarak yeni anayasanýn daha geniþ kesimlerde tartýþýlmasý, makul bir çoðunluk tarafýndan kabul görmesi ve o þekliyle halkýn karþýsýna getirilmesi en doðrusuydu.
Elbette, bu yeni deðiþikliklerin istismara açýk yönleri var ve sürekli bir meþruiyet tartýþmasý yaþanacaðý da kesin.
Bu anayasa deðiþikliklerini içine sindiremeyenler “hayýr” çýkmasý için demokratik yollardan mücadelelerini sürdüreceklerdir.
Bir kesim de bu haliyle referandumdan “evet” çýkmasý için her türlü çabayý göstereceklerdir.
Kim ne derse desin, bu ülke insanlarý sonuç ne çýkarsa çýksýn, totaliter bir sisteme, 15 Temmuzda gösterdiði direnci gösterecek, demokrasiye ve özgürlüklere sahip çýkacaktýr.
O zaman daha þimdiden toplumu geren, huzursuz eden, mutsuz kýlan olumsuz söylemlere ne gerek var?
Ben inanýyorum ki; tüm dünyada olduðu gibi Türkiye’de de barýþ kazanacak.