Kadınlardan Oturma Eylemi...

Bodrum Kadın Platformu üyeleri, çocuk istismarlarına karşı bir oturma eylemi yaptı.

Kadınlardan Oturma Eylemi...

Bodrum Belediye Meydanı’ndaki oturma eyleminde “Çocuk susar sen susma, istismara sessiz kalma”, “İstismar suçluları sokaklarda aramızda”, “Türkiye’de çocuk istismarı yüzde 700 arttı”, “Çocuğun atamadığı çığlığın sesi ol”, “Her yer suç mahali” yazılı dövizler açıldı.

Eyleme katılan platform üyesi Feyza Taner, sonuncusu İstanbul’da yaşanan istismar olaylarına tepkilerini göstermek üzere toplandıklarını dile getirerek şöyle dedi;

“Çocuk istismarı konusunda tepkimizi göstermek üzerine bir araya geldik. Slogan atmıyoruz. Elimizdeki dövizlerde zaten ne demek istediğimiz tamamen var. Çocuk istismarı ülkemizdeki en büyük problemlerden biri. Şu anda belediye seçimleri nedeniyle herkes yerel siyaset peşinde. Bütün partiler oy istiyor, herkes bu yerel siyaset üzerine konuşuyor. Bizim bu öncelikli problemlerden birine sesimizi çıkarmamız gerekiyor, tepkimizi dile getirmemiz gerekiyor.”

Bodrum Kadın Platformu üyelerinden Yüksel Okyay ise grup adına basın açıklamasını okuyarak şunları söyledi;

“Günlerdir, her gün daha da artmakta olan çocuk cinsel istismarının küçücük bir parçasını, Bağcılar istismarını konuşuyor Türkiye. ‘Çocuk susar sen susma’ deniyor ama aslında kimler susuyor, nasıl oluyor da büyükler susmayı tercih ediyor sorularının cevapları aranmıyor. 25 Mart günü basına yansıyan bir başka haber, çocukların aslında susmadığını açıkça gözler önüne seriyor. Basında Adana’nın Kozan ilçesinde bulunan Ahmet Yesevi Camii imamının, camideki kuran kursuna gelen bir çocuğu 11 yıl boyunca istismar ettiği gerekçesiyle tutuklandığı, çocuğun yaşadıklarını babasına anlattığını ama rezil olmamak için babanın sustuğunu okuduk. Bu haber, suçluyu değil mağduru mahkum eden toplumsal yargıların, ahlakı cinsellikten ibaret zanneden anlayışın, istismarı aklayan erkeklik mitlerinin çocuk cinsel istismarını nasıl karanlıkta bıraktığını gösteren binlerce örnekten biri sadece.

Çocuklar susmaz, sözcüklerle ifade edemediklerinde bedeniyle, davranışlarıyla anlatırlar. Doğaları gereği ağır fiziksel ve ruhsal etkileri olan cinsel istismarı, ne kadar korkutulmuş olurlarsa olsunlar saklayamazlar. Çocuğun kendisinin, ailesinin, tüm yakınlarının, gittiği okulun, hatta yaşadığı sokağın, şehrin adı çıkmasın diye susanlar yetişkinlerdir. Hastanelerde istismar vakalarını başka içeriklerle kayda geçiren sağlık personelinden, failin çalıştığı kuruma zarar gelmesin diye soruşturma açmayan savcısına kadar susanlar ve çocukları dinlemeyenler, gözlemeyenler, görevlerini yapmayanlar istismar failleri kadar suçludur.

Öte yandan çocuk cinsel istismarı, medyada ve sosyal medyada, gerçek nedenleri ve çözüm yollarını tartışmak biçiminde ele alınmıyor, idam ve hadım taleplerinin ayyuka çıktığı bir linç söylemi ile adeta istismarın ve şiddetin pornografisine dönüştürülüyor. Oysa ki, çocuk cinsel istismarını konuya emek veren, akıl yoran çeşitli branşlardan uzmanlar, konuyla ilgili kadın ve çocuk örgütleri ile birlikte konuşmak gerekiyor. Yazılı ve görsel basında bu yaklaşımı göremiyor, aynı kişilerin, aynı cümleleri tekrar ettiği; sorunun anlaşılmasına ve çözümüne katkıda bulunmak bir yana linç ortamını körükleyen ve bilinçli ya da bilinçsiz rating artırma çabasına dönüşen yayınlara maruz kalıyoruz.

Çocuk cinsel istismarının bir hastalık, istisnai bir sapkınlık olmadığını, eşitsiz güç ilişkileri ve ataerki sürdükçe, erkeklik pohpohlandıkça devam edeceğini, sadece ağır ceza verilerek önlenemeyeceğini defalarca ortaya koyan kadınlar da susmuyor ama dinleyen yok.”