ATADAN KALMA TOHUMA CAN GELDİ

Nerde o eski domatesler, şimdiki salataların kokusu bile yok; ah ah! eskiden çilekler...

ATADAN KALMA TOHUMA CAN GELDİ
Nerde o eski domatesler, şimdiki salataların kokusu bile yok; ah ah! eskiden çilekler küçük ama lezzetli olurdu diyenleri duymuşunuzdur. Hatta siz bile kim bilir kaç kere benzer cümleler kurdunuz.

Kullanılan kimyasallar insan sağlığını etkilediği kadar, maalesef tarım ürünlerini meyve ve sebzeleri, havayı, toprağı, suyu, hayvanları, kısacası bütün doğayı etkiliyor.

İşte Bodrum Pazar yerinde Cuma günleri kurulan pazarda küçük bir tezgah buna kendince dur demeye çalışıyor. Bu tezgahın özelliği sattığı ürünlerin her birinin organik ve tohumların atalardan, dedelerden kalma tohumlar olması. Bu da tabi sebze ve meyvelerin kendi kokularının yanına bir de tarih kokusunun eklenmesine neden oluyor.

Bodrum pazarında, Muğla Yöresinin Atadan Kalma Lezzetleri pankartı altında, yerli üretim ürünlerini halka sunan çiftçilerin tezgâhı da büyük ilgi odağı.

Bu karpuzların özelliği eski, yerli. Biz bunları kendimiz için yapıyorduk. Satmaya başlayınca daha parlaklarını almaya başladılar. Ziraat tohumlarını almaya başladılar. Biz de ziraat tohumlarını yetiştirmeye başladık, kendi yiyeceklerimizi bunlardan yapmaya başladık. Bu kız geldi, yerli malları kaybetmeyelim, canlandıralım dedi bize. Biz yeniden bunları yaptık, bu tezgâhı oluşturduk. Buyursun gelsin herkes. Bekliyoruz bu tezgâha. Eğer bize yardımcı olur, bu tezgâhtan çok malımız satılırsa biz de yeniden üretmeye çalışacağız. Ben yaşlandım, yapamayacağım da, yapacaklar yapsın gençler. 63 yaşındayım, zorlanıyorum. Ata binip gidip geliyorum, dedeyle iki kişiyiz. Tohumlar dede mirası. Öbür tezgâhta var tohumlar.

Yetiştiricilerden Dudu Yüksel'in mikrofonumuza anlattıkları bunlardı. Ayşe Kocataş ve Hüseyin Uzun'un görüşleri ise şöyle;

Kuzyaka köylüyüm. Biz de bu tezgâhta yerli tohumlarımızı yaşatmaya çalışıyoruz. Dedelerimizden geliyor, bitirmedik, tüketmedik, yaşatıyoruz. Burada aranmaya başlayınca daha da üretmeye başladık. Mesela bu yerli karpuz eski tohumlardan, kabaklarımız eski tohumlardan, domateslerimiz, patlıcanlarımız, kuru sebzelerimiz eski tohum zaten. Biz aynı satıyoruz. Değerlendirebilirsek daha satmaya çalışacağız tabii ki.

Milas Hasanlar köyündenim. Bu sergide eskileri yaşatmak için, atadan kalma lezzetleri, tohumları kullanıp, mücadele veriyoruz. Elbette ki, eskileri tercih ediyorum, lezzet farkı için. Eski buğdaylarımız, eski arpalarımız, eski domatesimiz, üzümümüz, armudumuz daha farklı lezzet. Yenisini de üretiyoruz ama eskiye kaymak zorundayız. Yetkililerden destek istiyoruz ama ilk önce tüketiciden destek istiyoruz, halktan. Pazarı bulamadığımız zaman bizim ürettiğimiz neye yarar. İlk önce halktan, ondan sonra devletin bu tip şeylere destek verip artı bir de, eskilerin yanında organiğe dönüştürmeler istiyoruz. Yani devletin burada bize bir el atmasını istiyoruz. Bodrum'dan başka bir yerde stant açmıyoruz. Sadece Bodrum'da organik pazarda açıyoruz. Ama belgemiz olmadığından biz organikçilerin yanında idare ediyoruz. Orda bize bir yer verdiler. Bu şekilde mücadelemizi veriyoruz.

Çiftçileri yerli ve atadan kalma tohumlarla üretime yönlendiren Esin Işın ise Kenthaber'e şöyle konuştu;

İstanbulluyum aslında ama buralara göçtüm geldim. Bu muhteşem lezzetlere âşık olup, başka bir şey de yiyemez duruma geldim. Böyle bir proje başlattık, biraz önce çiftçi arkadaşlarımızın anlattıkları gibi. Bu atadan kalma ürünlerimizi yaşatmaya çalışıyoruz. Ve hiç kolay bir yola girmediğimizi de tabii fark ediyoruz. Çünkü tüketiciler belli bir tüketim alışkanlığındalar, hepsi aynı boy domatesler gibi. Bizim yamuk yumuk yerli domateslerimizin lezzetli olduğuna halkımızı ikna etmek biraz zaman alıyor ancak yedikleri zaman bunu fark ediyorlar ve geri geliyorlar.

Bu proje annemin fikriydi. Annem yemek tarihi araştırmacısı. Osmanlı mutfağını araştırırken tarihi kitaplarda eski meyve isimleri ile karşılaşıyor ve yüzlerce çeşit, üç beş çeşit değil. Ve merak ediyor bunlar acaba hala yaşıyor mu diye. Ben de burada köyleri geziyordum zaten. Başladım sormaya. Oradan böyle bir anda proje haline dönüştü.

3 yıldır çalışıyoruz bu proje üzerinde. Meyvelerle başladık araştırmaya ve Muğla'da 550 kadar meyve ismi kaydettik. Bunardan 300'ün üzerinde ağacını birebir ağacını gidip bahçelerde tespit ettik. Bunları yaşatmaya çalışıyoruz, bu Pazar tezgâhı da bizim meyve projemizin bir faaliyeti olarak çünkü halkımızdan talepler gelmeye başladı, biz bu meyveleri istiyoruz ama nerede bulabiliriz. diye- biz de böyle bir pazar tezgâhı kuralım ve bu meyveleri burada sergileyelim.

Tabii meyveler bu tarımsal çeşitliliğin çok küçük bir parçası. Dedik ki; bunun domatesi var kavunu, karpuzu var, fasulyesi var, börülcesi var. Hepsini böyle bir tezgâha getirelim ve halkımızla buluşturalım ve 4 çiftçimiz buna öncü oluyorlar. Ve büyük zorluklara da girerek bu çalışmayı yürütüyoruz. Tüketiciden, halkımızdan da en büyük desteği bekliyoruz."

Tabiki bu organik ürünleri görüp de almamak mümkün değil. Nitekim vatandaş da bunun farkında. Hatta bazı tüketiciler tehlikenin ve organik ürünlerin öneminin o kadar farkında ki bakın bilinçli tüketicilerden Bahar Algon neler söylüyor:

Ben tezgahı görmeye geldim. Çünkü benim için bu hibrit tohum değil de doğal tohumdan üretilmiş ürünler çok önemli. Hiçbir şekilde genetiğine dokunulmamış, zarar gelmemiş. Bunların lezzetleri benim çocukluğumda alıştığım lezzetler ve biz bu lezzetleri çok arıyoruz. Bulduğumuz zaman da inanılmaz mutluluklar yaşıyoruz.

Mesela demin bir buğday aldım, o buğdayı biz eskiden kendi evimizde, kendimiz yapardık. Onu haşladıktan sonra bademle karıştırır yerdik. Bunlar çok güzel şeyler. Ayrıca da çok sağlıklı. Mesela geçen hafta pazarda şu patlıcanı buldum, deli gibi atladım üstüne, aldım, bir patlıcan yemeği yaptım herkes bayıldı lezzetine. Bu lezzetleri bulamıyoruz artık. Desteklenmeleri şart. Özel sektörden insanlar olabilir, devletin bu konuda çok yardımcı olabileceğini düşünmüyorum, çünkü onlar çok meşguller.

Bunları kaybetmememiz lazım, çünkü benim için çok önemli bir şey var; hibrit tohumu üretmek için hakiki tohumu bulamayacakları gün gelecek.