Bodrum'un Stratejik sektörü Turizm

Bodrum'un Stratejik sektörü Turizm

Yazanlar (Yazarlar) bilir, 
Bir konuyu yazmak istediğimizde, bir arı vızıltısı gibi o konu kafamızda sürekli dolanır durur.
Bu konu da öyleydi benim için ve yazmazsam eğer vızıltı geçecek gibi değildi…

Geçen günlerde, Bodrum belediyesi imar plan çalışmaları ile ilgili bir sunum yaptı.
2014 yerel seçimlerinden 6 ay önce başlayan CHP seçim komisyonu çalışmalarında, halka sunacağımız projelerimiz arasına aldığımız konuların başında, plan irdelemeleri kapsamında olan, planların bütünlenmesi çalışmaları geliyordu. Bu nedenle, konuya vakıf ve 2014 yerel seçimlerinde projeler sunumunu yapan bir kişi olarak, konuşmacıları ilgiyle dinledim. 
Plan danışmanı, şehir planlarına duyulan gereksinimden başlayarak, bir planın yapım ve onay aşamalarını bir bir anlattı. Son derece iyi niyetle yapılan bu çalışma, Bodrum’un İmar profesyonelleri diye adlandırabileceğim haritacısından plancısına, inşaat mühendisinden mimarına, emlak danışmanlarından yapı sektörünün tedarikçilerine kadar, meslek erbapları tarafından aynı duygularla, yani iyi niyetle ve de takdir edilecek bir sabırla izlenip-dinlendi.

Sunuma öyle bir giriş yapıldı ki, doğal olarak işin profesyonelleri, biz bu hikayeleri 5 yıl önce de dinledik diye serzenişte bulundular. Yarımada genelinde, daha önceki dönemin seçimde söz verilen projeleri arasında yer alan ve plan irdeleme çalışmaları başlığına konu olan, 10 belde belediyesi ve 1 ilçe belediyesinin plan tutarsızlığı yeni bir keşifmiş gibi sunuldu. 

Oysa; perdeye yansıyan, tek tek detayları verilen ve onay bekleyen planlar, bir önceki dönemin plan irdeleme ve bütünleme çalışmaları kapsamında yapılmış planlardı. Fakat sunum, sunuluş şekliyle; bir önceki dönemde hiçbir şey yapılmamış gibi bir algıya neden oldu. Planlar İyi yapılmıştır, kötü yapılmıştır, eksik yapılmıştır… Bir şey diyemem… Ben plancı değilim. 

Ancak, bir iktisatçı olarak; toplumun ihtiyaçlarının var olan kaynaklarla optimizasyonuna ilişkin her türlü bilimi, o toplumun yararına irdelemek ve sonuçları doğru değerlendirmek benim alanım. Bunu yaparken de, hiç alçak gönüllü olmayacağımın ve sübjektif değerlendirme yapmayacağımın bilinmesini isterim. 

Ayrıca İtiraf etmeliyim ki; ben sunumdaki bir detaydan etkilendim…
Kızılağaç-Yalı planları ile ilgili köy (mahalle!) yaşayanlarının sıkıntılarını dile getiren bir soruya, verilen cevap, aslında Bodrum’un arayıp bulamadığı bir çözüm önerisi gibiydi. 
-    Halkın (mülkiyetlerindeki taşınmazlarla ilgili) ihtiyaçlarını karşılamak, illa imar mevzuatı çerçevesinde olacak diye bir şey yok!!!
Konuya ilişkin daha sonra yaptığım sohbette, yanıtı daha detaylı olarak aldım: "İmara mahkum bırakıyor bizi bu sistem… Toprağa bağlı (Doğa ve Çevre Koşullarımıza göre) yerel kalkınma modelleri üretmeliyiz. Ancak o zaman iklim değişikliği, tarım, ekoloji, doğa turizmi vb. gibi konular gerçekçi bir temelle ele alınabilir. Bu açmazdan kurtulmamız gerek…"

Katılanlar belki hatırlar; konuşmalar sırasında arkada dönen görseller arasında, bu aralar epeydir ilgi alanım olan 1970’lerin hemen başında hazırlanan "Halikarnassos Sahil Milli Parkı – Uzun Devreli Gelişme Planı" nın sunum kapağı vardı ve tabi "Bodrum Habitat Konferansı – İş Programı" kapağı da görseller arasındaydı.

Bu kent için fikir üreten, çözümler sunan ve yönetiminde söz sahibi olan tüm paydaşlar; meslek odaları, meslek örgütleri, kent konseyi bileşenleri, belediye meclis üyeleri yanında, tüm kamu yöneticilerine; incelemelerini, okumalarını ve örnek modelleri baz almalarını şiddetle tavsiye ettiğim, Bodrum’un geleceği adına; biri yaklaşık 50 yıl önce, diğeri de 24 yıl önce hazırlanmış iki muazzam çalışma (eser).

Asıl konuma gelebilirim artık.

Turizm sektörü, Bodrum’un stratejik sektörü olarak ilan edilmeli ve tüm diğer sektörler Bodrum’un turizm hedeflerine göre, kendi gelişim planlarını şekillendirmelidir. 

Bunun malum nedenlerinin yanında, bir de; Kültür ve Turizm bakanlığının, 2023 Türkiye Turizm Stratejik Planında, Turizmi, Türkiye’nin (Devletin) stratejik sektörü olarak ilan etmesi gelmektedir. Bu durum, Bodrum adına da çok önemli bir gelişmedir. Ne hikmetse, ‘2023 Türkiye Turizm Stratejik Planı’nda, Bodrum, bir marka kent olarak yok sayılsa da, bu plandaki tehditleri fırsata dönüştürmek zorundadır.

Neyse ki, Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği TTYD ve Tüsiad ın ortaklaşa hazırladığı ‘Turizmde Dönüşüm Senaryoları Raporu’nda (2018-2033 Turizm Gelişim Projeksiyonu) Bodrum adına uygulanabilir hedefler görüyoruz. 

Özellikle resort turizminin dayattığı her şey dahil sisteminden, uzun süreli kalışların, turizme kişi başı gelir artışı odaklı katkısını öngören ikinci konut turizmi, Fiziksel Dönüşüm başlığıyla epeyce irdelenmiş ve atıl durumda bulunan, çevre kirliliği yaratan ikinci konutların, turizme kazandırılması amacıyla yapılması gerekenler ve de yine bir dönüşüm senaryosu olarak Rezidans Turizmi, bu raporun Bodrum özelinde, en dikkat çekici konuları arasında yer almaktadır.

Yıllardır, turizmin 12 aya yayılması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması adına, birçok çalışma ve projeler konuşuldu, tartışıldı. Ancak görülen o ki, her şeyin başı planlama. Bu nedenle imar planındaki düzenlemelerin ve bütünlemelerin turizmle entegre olacak bir bakış açısıyla ele alınması noktasında, bu raporu iyi okumalı ve ön görülerini dikkate almalıyız. 

Kısacası, Bodrum Turizm Stratejisinin, İmar planlarından bağımsız şekillenemeyeceğini artık görmeliyiz.
Bu nedenle; Önce Plan, Sonra Turizm Olmaz…

Eğer bugün, imar planları irdeleme çalışmaları ile plan bütünleme çalışmalarında sona gelindiyse, yarın da ortaya konulacak turizm stratejisi ile planların tekrar entegrasyonu (bütünlemesi) gerekebilir.

Biraz daha ince düşünecek olursak,
Şunun üzerinde tartışmak, plan çalışmalarına zenginlik katabilir; Bodrum’un ve stratejik sektörümüz (olmalı) Bodrum turizminin amaç ve hedeflerine uygun, Özgün Yerel Kalkınma Modeli oluşturma fikri…

İmar Kanununun dayattığı rant baskısından kurtulmak için ve Bodrum’un Doğal, Kültürel ve Tarihsel mirasına sahip çıkmak, koruma ve kullanma dengesi gözetilerek, gelecek kuşaklara en iyi şekilde bu mirası bırakmak amacıyla; Alternatif Kalkınma Modellerini tartışmaya açmalı ve hatta hayata geçirmeliyiz.

1971 yılında tamamlanan "Halikarnassos Sahil Milli Parkı – Uzun Devreli Gelişme Planı" nın hazırlayıcıları, bakın plan sunum dosyasının ilk cümlesinde nasıl bir ifade kullanmışlar:
"Bu plan, Türkiye’nin güzel ve manzaralı kaynaklarının önde gelen örneklerini korumak ve uluslararası ziyaretçilerin olduğu kadar, kendi halkının da eğitimi ve eğlencesi için duyulan ihtiyacı karşılamak üzere hazırlanmıştır."

Bu yazıyı yazma konusu zihnimde canlandığında, bu sahil milli parkı çalışmasının giriş cümlesinde seçilen kelimelerin zarafeti beni en fazla etkileyen anlatımların başında geliyordu.

Değerli okurlar, yine bir uzun yazı, ama en kısa haliyle bir şeyleri anlatmaya çalıştım. Fakat karşımıza öyle bir durum çıkıyor ki, Düşünün; 1971 de nasıl bir plan modellemesi yapılmış ve geldiğimiz noktada, 50 yıl sonra elimizde nasıl bir Bodrum’la karşılaşıyoruz…

24 yıl önce, Bodrum Habitat Konferansı’yla durum kurtarılmak istenmiş; bu çalışmada, 37 öncelikli konu (sorunlar) ele alınmış ve çözüm önerileri için 25 kozada (ihtisas kozaları- öğrenci, gençlik, balıkçılık, çevre, kültür-sanat vs gibi kozalar) kamu, özel sektör, siyasal partiler ve STK temsilcilerinden oluşan, 400 e yakın Bodrum yaşayanı, inisiyatif ortaya koymuş ve bir de sonuç bildirgesi yayınlanmışlardı. Sonrası mı? Hep aynı son; Habitat Bodrum Konferansı kararları, benzer çalışmalar gibi rafa kaldırıldı…

Bir Bodrumlu olarak saydığım ve özellikle İzmir’in en korunmuş yerlerini, Güzelyalı, Narlıdere ve Urla’yı, 1970’lerin sonundan başlayarak planlayan Baran İdil’in bir röportajından alıntı yapmak istiyorum: 
Kıyı planlamasıyla ilgili bir soruyu:"Kıyıyı sevmeyen yoktur, ama iş orayı kullanmaya gelince ‘sadece kendisi kullanınca iyidir, gerisi kötüdür’ noktasına geliniyor" diye yanıtlıyor.
Şu açıklaması da güzel: "Kıyı kültürü (insanı), daha fazla özgürlüğe, sanata, bilime ve aşka düşkün."
Bir de işin profesyonellerine bir mesajı var:
"Burada üç ayrı konu var (Kıyı Kentleri için); Birincisi, Eğer kentle uğraşan bir mimarsan, plancıysan, Tanrı’nın verdiği güzelliğin mekansal değerinin bilincinde olmak. İkincisi, o mekanı bozmayacak müdahaleyi becerebilmek. Üçüncüsü, mekanda yer alan potansiyellerin farkında olmak."

Geldik sona,
Baran hoca bugün hayatta değil, bence son sözlerini; mimarlar, plancılar ve siyasetçiler bir vasiyet olarak algılamalıdır. 
Halikarnassos Sahil Milli Parkı Planı’nı yapanlar da hayatta değiller. Habitat Bodrum kozaları içinde yer almış birçok dostumuz da aramızdan ayrıldı. Biz de göçüp gideceğiz vakitli ya da vakitsiz…

Şimdi bir karar vermek lazım:
Gelecek kuşaklar bizi nasıl hatırlasın?
Bir miras yedi gibi mi, yoksa emanetlerini koruyan ve hep minnetle anacakları bir kuşak olarak mı?

Eyvallah