Makam Körlüğü

Makam Körlüğü

İki Türk’ün Ölümü…

Öyle vaktinde yazılar yazamıyorum ben...

Bu yazım da, hem vakitsiz 
Hem de biraz riskli bir yazı

Attığı her adıma başka anlamlar yüklenerek 
Olağanlığı bile risk haline getirilme gayretlerine 
Sürekli muhatap olmuş bir insan olarak 
Bu yazıyı kaleme almak da bir sakınca görmüyorum

‘İki Türk’ün Ölümü’
Yine bir terör kurbanı olan 
Ecevit in teklifiyle genç yaşında 
Kültür Bakanlığı yapmış
Bir akademisyen, gazeteci ve siyasetçi
Ahmet Taner Kışlalı ve Sevgili Eşine
Adanmış bir kitap

Biri gazeteci, diğeri gazeteci-siyasetçi olan 
Başka İki Türk’ün Ölümü var bir de
Birbirinden bağımsız gibi görünen kayıplarımızı 
Nedense bu kitabın ismiyle ilişkilendirdi bilinçaltım
24 Ocak tarihli klasik paylaşımlara bakıldığında
Uğur Mumcu, Gaffar Okan ve İsmail Cem’i 
Bir görselde yan yana olarak görüyoruz…

Bu üç kayıptan birisi için
Şunu söylemek lazım ki;
Gaffur Okan’ın katledilmesi ve katlediliş biçimi
Başlı başına Türkiye Cumhuriyetine
Bir meydan okumadır…

Bu meydan okumayı 
Şimdilik yazımdan ayrı tutuyorum

Asıl Konu ettiğim
Kitapla ilişkilendirdiğim 
Diğer İki Türk’ün Ölümü;

Uğur Mumcu ve İsmail Cem…

90’lı yılların hemen başında başlayan
Aydın, laik ve Atatürkçü 
Yazar, akademisyen ve gazetecileri hedef alan 
Bir dizi faili belli ama meçhul bırakılan cinayetlerde;

Çetin Emeç, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok
Turan Dursun ve Uğur Mumcu gibi 
Kışlalı suikastına da tanık olduk 
 
Kitap, bir biyografi olma özelliğinin yanı sıra 
Sağlam bir araştırmacı gazetecilik örneği;

Herkesin bildiği failleri 
Bilmemeyi tercih edenlere tam bir kapak…

Bana bugün, bu yazıyı yazdıran duygu ise
Kışlalı’nın kızı Dolunay ve eşi Sıtkı Uluç’un 
Suikastın arka bahçesini aydınlatma konusunda
Dönemin hükümetinin önüne 
Her türlü bilgi ve belge sunmasına karşın
Kayıtsız kalınması…

90’larda failleri meçhul (Bırakılan) cinayetler
Neden İşlenmişti?

Kitap, cevabı kafalara vura vura anlatıyor:
İran, İslam devrimini ihraç etmek istiyordu…

Katiller, İran diplomatı zırhına büründürüldü
Her cinayetten sonra ellerini kollarını sallaya sallaya
Çıkıp gittiler bu ülkeden…

Sadede mi geleyim?

Yok, birazcık daha devam edeceğim
Biraz siyasete ve aslında siyasetçilere 
Getireyim lafı diyorum

Siyasetin iki yüzüne deyineyim mesela
Anlayacaksınız birazdan beni

Uğur Mumcu’yu toprağa verirken
Bu canım ülke ne diye haykırıyordu:
‘’Türkiye İran Olmayacak ‘’
 
Ya Ahmet Taner Kışlalı’nın cenazesinde?

Evet, tüm Türkiye adeta 
Katillerin adresini slogan yapmıştı… 

Ama kitaba konu olan 
Kışlalı cinayetinden sonra 
Dönemin hükümeti ve dış işleri bakanı
Bu gerçeği 
Neden görmezden gelmekteydi
Neden İran’la siyasi ve ekonomik ilişkileri 
Çok sıcak tutma azmi içindeydiler…
(Sayfa 422, İki Türk’ün Ölümü) 

Siyaset, makam körlüğü diye bir hastalığı
Yeni keşfetmiyordu elbet

Ancak soru şu:
Öldürülen onca aydınımızla belki de
Aynı politik görüş ve entelektüelliğe sahip
İsmail Cem de bu hastalığa mı yakalanmıştı?

Daha fazla canınızı sıkmayım 
24 Ocak’la ilgili sosyal medya paylaşımlarında
Uğur Mumcu ve İsmail Cem’in 
Bir görsel içinde anılması 
Biraz tuhaf gelmiyor mu size de

Aynı amaç ve idealizmle yol yürüyenleri
Bekleyen ikileme ne diyorsunuz?

Mesela 
Bazıları bedel öderken
Diğer bazıları buna neden seyirci kalır...

Ve o diğer bazılarının
Failler rejim ihraç etmek isterken
Kurmaya çalıştıkları sıcak ve samimi ilişkinin 
Anlamı nedir?

Kurulan o ekonomik ilişkinin karşılığı
Kaç aydınımızın bedelidir?

Bir arkadaşım geçenlerde
Siyasi bir değerlendirmem için
Serdar durumu çok romantik açıkladı dedi

Evet ben bir romantiğim;

Ancak benim bildiğim siyaset
Suçlulara ve yalancılara 
Göz yummak için değil
Göz açtırmamak için yapılır…

Eyvallah