Türkiye'de Neler Oluyor?

Türkiye'de Neler Oluyor?

Küresel güçlerin dünyayı yeniden dizayn etme niyet ve çabaları çerçevesinde ülkemizde de kimi gelişmelerin olmasını bekliyorduk ama şu son günlerde yaşananların uluslararası ilişkilerle de yenidünya düzeniyle de izah edilecek yanı yok.

Kimi akademisyenlerin “yurtsever demokrasi “ diye sunmaya çalıştıkları; tüm erklerin tek kişide toplandığı ancak göstermelik olarak yargı ve yasama faaliyetlerinin sanki bağımsız biçimde faaliyetlerini sürdürdüğü izlenimi verilen uygulamalara dünyanın hiçbir yerinde rastlamak mümkün değil.

Nasıl ve hangi sistemle yönetilirse yönetilsin hiçbir ülkede devlet vatandaşına tuzak kurmaz. Halk iradesini siyasi pazarlık konusu yapmaz.

Devletin bekası, ülkenin selameti diyerek, güvenlik gerekçeleriyle demokratik hakları askıya alamaz, iç politikaya alet edemez.

Bir gece yarısı operasyonuyla görevden uzaklaştırılan belediye başkanlarının kararlarının altında imzası bulunan bakan, yarın Cumhurbaşkanının tek imzasıyla görevden alınabilir. Görevden uzaklaştırılan belediye başkanlarının yerine kayyum olarak atanan valilerin görevden alınması da tek bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak bir söze bağlı.

Peki! O görevden aldığınız Belediye başkanları o görevlere nasıl geldi?

Siz ne kadar Kandil belirledi deseniz de bu insanlar seçmenlerin çoğunluk oylarıyla göreve geldiler.

Nasıl aday oldukları, kimlerin atadığı bağlı oldukları siyasi partinin sorunudur.

Bizi ilgilendiren yan; birer yargı temsilcisi olarak hakimlerden oluşan Yüksek Seçim Kurulu’nun seçimlere katılmasında bir engel görüp görmediğidir.

Seçimlere katılmalarına engel bir durum görülmediği gibi aynı yargı kurumu belediye başkanlığı yapmalarına mani bir durum görmedi ki, mazbatalarını da verdi.

Şimdi siz ne diyorsunuz 29 sayfalık yazınızda?

Geçmişte haklarında açılmış soruşturma ve düzenlenmiş kovuşturma evraklarından yola çıkarak, ”bunlar potansiyel suçludur, her an suç işleyebilir, terör örgütlerine destek verebilirler.”

Aslında elbette bu, seçilmiş belediye başkanlarına yapılmış büyük haksızlıktır ancak daha da ötesi sizin görevlendirdiğiniz Yüksek Seçim Kurulu üyesi yargıçlara da saygısızlıktır.

Ben hukukçu değilim ama sıradan bir vatandaş olarak; yargı mensuplarından oluşan bir kurulun onay verdiği, sakınca görmediği seçilmiş insanları, atanmış bir kişinin imzasıyla görevden almanın ne hukuka, ne kamu vicdanına uygun düşmediğini görebiliyorum.

O yüzden hiç tanımadığım, bir kez bile karşılaşmadığım bu insanlara yapılan bu haksızlık karşısında duyarlı bir yurttaş olarak tepkimi belirtmek istiyorum.

Demokrasiye inanan, kişi hak ve özgürlüklerini savunan, adaletten, hukuktan yana olan herkesin de bu uygulamaya karşı sesini yükseltmesi gerektiğini düşünüyorum.

Kaldı ki; ABD ile ortak harekat merkezleri oluşturan, Rusya ile savunma işbirliği yapan bir iktidarın dolaylı olarak YPG/PYD ve Suriye Demokratik Güçleriyle dolaylı olarak da olsa görüşmediğini kimse iddia edemez.

Eğer amaç, terörle mücadele, sınır güvenliği ve sizin iddia ettiğiniz gibi devletin bekası ise, önce ülkemizin tüm yer altı, yer üstü zenginliklerini elimizden almaya çalışan yabancı sermaye gruplarına dur deyin.

Çünkü biliyoruz ki Kaz dağlarından çıkarılacak altın, Doğu Akdeniz’de bulunacak doğal gazdan elde edilen paralar tekrar silah olarak terör örgütlerine dönecek.

Öte yandan siz ne kadar görmezden gelseniz, ya da siyaseten yokmuş gibi göstermeye çalışsanız da Türkiye de bir Kürt sorunu vardır ve bu sorun terörle mücadeleden bağımsız mutlaka ve en kısa zamanda çözülmelidir.

Bu konuda geçmişteki çözüm süreci benzer çalışmaların yapıldığı herkes tarafından biliniyorken, AK Parti iktidarının düşüşe geçen oylarını toparlamak adına; milliyetçi kesime şirin görünmek “PKK ile anlaşıyorlar” algısını yok etmek için önce belediye başkanlarını görevden uzaklaştırma, ardından yurt çapında gözaltılar başlatması yeni gerilimlere davetiye çıkarmak anlamına gelir.

Şimdi bu noktada HDP’ye düşen görev; yasal sınırlar içerisinde demokratik tepkilerini ortaya koymak, yeni tuzaklara düşmemektir.

Bu aşamada muhalefet güçleri de önemli bir sınavdan geçecek kuşkusuz.

Hiç kıvırmadan, siyasi değerlendirmelerden bağımsız; amasız, fakatsız, bu haksızlığa karşı mücadele etmek, samimi bir çaba içerisinde olmak zorundalar.

Aksi halde ne kendi tabanlarına ne de gelecek kuşaklara bunun hesabını veremezler.

İktidarın da terörü gerekçe göstererek yaptığı bu hamleyi yeniden gözden geçirmesi, kayyumculuktan vazgeçmesi, yasal uygulamalar saklı kalmak kaydıyla halkın iradesine saygı göstermesi gerekir.

Hiç kafaları karıştırmaya gerek yok. Ya HDP’yi ve onun seçtirdiği belediye başkanlarını demokratik sistem içerisinde kabul edecek, ya da elinizde varsa belgeleriniz, kanıtlarınız HDP’nin kapatılması için gerekli girişimleri yapacaksınız.