KADINA YÖNELİK ŞİDDET AÇIKLAMALARI

25 Kasım “KADINLARA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARASI MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ”...

KADINA YÖNELİK ŞİDDET AÇIKLAMALARI
25 Kasım “KADINLARA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARASI MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ” nedeniyle, Muğla Barosu kadın hakları komisyonu Bodrum temsilcisi Av.Nazlı Aydoğan Kaplan, Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku komisyonu(TÜBAKKOM)ile ortak olarak bir basın açıklaması yayımladı.Bodrum'da faaliyet gösteren iş adamı derneklerinden biri olan BESİAD'ın da desteklediğini açıklanan bildiride şu ifadelere yer verildi:

“Kadına yönelik her türlü şiddet insan hakları temel ilkeleri bağlamında suçtur. Gerek kurallarını yürütmekle yükümlü olduğumuz uluslararası mevzuat gerekse de iç hukukumuza göre kadına karşı şiddetin önlenmesine yönelik hukuki kurallar mevcuttur. Ancak Ülkemizin temel gerçekleri esas alındığında kadına yönelik şiddetle mücadelede halen istenilen seviyede başarı sağlanamadığı ortadadır. Bu meyanda iç hukukumuzun uluslararası sözleşmelere uygun hale getirilmesi için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. He geçen gün gerek ulusal basınımıza da gerekse de kamuoyunun dikkatle takip ettiği dosyalardan görüleceği üzere kadına karşı şiddet oranı önemli ölçüde artmaktadır. Özellikle fuhşa sürüklenen kadınların ekonomik çöküntü içerisindeki ülkemizde giderek sayılarının arttığı, küçük kızlarımıza karşı cinsel istismar vakalarının yoğunlaştığı, kadının yaşama hakkının elinden alındığı bu günlerde şiddetle daha etkin mücadele için gerekli çözüm yolarının bulunması bir kez daha ortaya çıkmıştır. Alınacak önlemlerde kadın merkezli çözüm yollarının üretilmesi üzerimize düşen en önemli vazifedir.

TÜBAKKOM olarak önerimiz; 1982 Anayasasında 12 Eylül 2010 tarihinde oylanan Anayasa değişikliği gereğince kadın için pozitif ayrımcılık ile ilgili kamusal alanda gerekli yasal düzenlemeler hızla hayata geçirilmelidir. Bu bağlamda şiddet gören kadınlarımız kolluk kuvvetlerine başvurduğunda acilen kendilerine koruma sağlanmalıdır. Zira yaşam hakkını korumak gerek BM. Evrensel insan Hakları Beyannamesi gerekse de AİHS. Hükümleri uyarınca tabii haklardandır ve kişiye sıkı sıkıya bağlıdır. En temel insan hakkı olan yaşama hakkı konusunda bile önlem alamayan bir hukuk sisteminde kadınlarımız için pozitif ayrımcılık hükümlerinin bu şartlar altında uygulanabilmesi büyük bir soru işaretidir. Temel yasalarımızda gerçekleştirilen değişikliklerin özel yasalarımızda da yerini almasını beklemekteyiz. Özellikle kadın sığınma evlerinin nitelik ve niceliklerinin iyileştirilmesi, sayılarının arttırılması gerekmektedir. Kadınlarımız bugün dünden daha yoğun bir biçimde fiziksel şiddete maruz kalmaktadırlar. Kadın cinayeti oranı 2011 yılında büyük bir artış göstermiştir. Resmi veriler, Türkiye'deki kadın cinayetlerinin yedi yılda yüzde 1400 arttığını göstermektedir. 2002'den 2009'a kadar öldürülen kadınların sayısı 953’tür. 2010 ve 2011 rakamları bu sayıya dahil değildir. Yine istatistiklere göre Türkiye'de her 10 kadından dördü şiddet görmektedir. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'nün 'Türkiye'de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması'na göre, Türkiye'de kadınların yüzde 41.9'u fiziksel ve cinsel şiddete uğramaktadır. Yüzde 49.9'la en fazla şiddete maruz kalan kadınlar 'düşük gelir' grubundan oluşmaktadır. Şiddet, yüksek gelir düzeyinde de azımsanmayacak oranda olup Yüzde 28.7’dir.

Bütün bu hususların yanında toplumuzda her geçen gün kadınlarımız daha çok eve hapsedilmektedir. İstihdam edilen kadın sayısı her yıl azalmaktadır. 2011 yılının ilk altı ayında istihdam edilen kadınların tüm nüfusa oranı %22’lere gerilemiştir. Dünyanın bütün bölgelerinde kadınların istihdam katılımı son 20 yılda artarken Türkiye’de düşmektedir. Kadınlarımıza yönelik şiddet kendini işyerinde mobing olarak göstermektedir. Karar mekanizmaların katılıma bakıldığında dünyanın en son sıralarında yer aldığı görülmektedir. T.B.M.M.’de 23. Dönem Milletvekillerinin sadece %9,1’i, Belediye başkanlarının ise %0,9’u kadındır1. Kadın Milletvekili sayısı 2011 Genel Seçimleri sonrası %7’ye gerilemiştir. Son yıllarda önemli ölçüde iyileşme olmasına rağmen kadınlar eğitim olanaklarından hala daha az yararlanmaktadır, okur-yazar olmayanların %84’ü kadındır2. 8 yıllık zorunlu eğitim uygulamasıyla birlikte ortaöğretimde kız çocuklarının okullaşması oranı artarken eğitim düzeyi yükseldikçe kadınların oranı düşmektedir, yüksekokul veya fakülte mezunları içinde kadınların oranı %39,8’dir .

Uluslararası indeksler de Türkiye’deki eşitsizliği göz önüne sermektedir. Social Watch Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İndeksine göre Türkiye ekonomik etkinliklere katılım oranı ve gelir elde etme kategorisinde 157 ülke arasında 141. ve okur-yazarlık, ilköğretim, ortaöğretim ve yüksek öğretime göre değerlendirilen eğitim açığı sıralamasında ise 112. sırada yer almaktadır. Rakamların da işaret ettiği gibi kadın hakları konusunda Dünya verilerinin çok altında kalmış ülkemizde kadın hakları konusunda daha yapılacak çok şeyin olduğu ortadadır. Kadına karşı şiddetin de günümüz Türkiyesi’nin sosyo-ekonomik şartları iyi etüt edilerek, gerçekçi bakış açısı ve politikalarla çözüleceği ortadadır.

Toplumsal örf ve ananelerimizin ve bölgesel farklılıklarımızın her gün toplumsal yaşam üzerinde etkisini daha çok hissettirdiği bugünlerde kadın hakları savunucuları olarak üzerimize düşen sorumlulukların bir önceki günden daha da çok ağırlaştığının bilincindeyiz. Bu nedenle kadına karşı şiddetin önlenmesi ve bu bağlamda gerekli tebdirlerin alınması konusunda her zamankinden daha fazla emek sarf edeceğiz ve daha da ısrarcı olacağız" denildi.