Her Şey Bir Virüsle Başladı...

Her Şey Bir Virüsle Başladı...

Korona virüs doğal olarak hepimizi derinden etkiledi.

Alınan önlemler, uygulanan koruyucu politikalar, tüm bunların halk üzerinde yarattığı etkiler öyle sanıyorum uzun yıllar konuşulacaktır.

Bu tür kriz ortamlarında insanlar bir yanıyla endişe ve panik yaşarken diğer yanıyla da daha çok düşünür, daha çok sorgular ve daha çok hayal kurmaya başlar.

Şimdi ben de bu boşlukta hayal ediyorum.

Yukarıdaki başlık bir romanın adıymış.

Egemen güçlerin tüm dünyayı etkisine alan bu küresel saldırısı karşısında kendilerini güçsüz, sahipsiz hisseden insanlar, zaman içerisinde kendi öz savunma mekanizmalarını geliştirmeye başlar.

Daha çok düşünmeye ve geçmişle hesaplaşmaya zaman buldukları için sistemi sorgulamaya başlayan insanlar, dayanışmanın farkına varırlar.

Bu dayanışma duygusu, yardım amaçlı örgütlenmelere yol açar.

Örneğin yaşlı ve sokağa çıkamayan kişilerin günlük alışverişlerini yapmak, rutin sağlık kontrollerine yardımcı olmak, çocukların bakım ve eğitimine katkı vermek gibi basit, sıradan yardımlaşma örgütlenmeleri, özellikle gençleri daha çok birbirlerine yaklaştıracaktır.

Bu tür kaos ortamlarının genel özelliği olan geleceğe yönelik belirsizlik ve umutsuzluk halinin ortadan kalkmasına çok büyük katkısı olacak bu dayanışma organizasyonları, giderek önyargıları da yok edecektir.

Bütün dünyada, tüm doğal zenginlikleri ve değerleri sömürmeye, yok etmeye yönelik her türlü yöntemi deneyen emperyal güçlerin de boş durmayacağı kesin.

Ancak yaşamın her alanında olduğu gibi kapitalist sistemin çelişkisi gereği, bilimsel, teknolojik gelişme bir yanıyla daha çok sömürü, daha çok kar için uygun koşullar yaratsa da diğer yanıyla çaresiz ve sahipsiz kalan kitleler, her koşulda kendi öz savunmalarını geliştireceklerdir.

Bunu yapabilmenin yolunun kollektif davranmaktan geçtiğini gören kitleler, zaman içerisinde diyalektik düşünmenin, barış içinde bir arada yaşama fikrinin önemi ve gerekliliğine inanmaya başlayacaklar.

Kapitalist sistemin insanlığın yararına olmadığını gören geniş halk yığınları doğal olarak sosyalist sistemi araştırmaya, yeni bir dünya düzeni üzerine kafa yormaya başlayacaklardır.

En tehlikeli savaş biçimlerinden olan biyolojik ve kimyasal savaşın hala acılarını çeken dünya vatandaşları, en büyük yıkımı o dönemlerde yaşasalar da, dünyanın dört bir yanında toplumsal uyanış, devrimci atılımlar, sosyalizme yöneliş de hep bu tür olaylardan sonra gelişmiştir.

Tarihte birçok örneğini gördüğümüz bu toplumsal değişim ve dönüşümlerin arka planlarında her türden baskı, zorbalık ve savaşların olduğunu biliyoruz.

Olağan dönemlerde yapılan muhalefet ve iktidar mücadelelerinde siyasal düşünce ayrılıklarından kaynaklı önyargılar etkili olsa da, bu tür durumlarda korunma içgüdüsü, geleceğe ilişkin endişe ve korkular nedeniyle önemli ölçüde önyargılardan bağımsız dayanışma ve ortak yaşam bilinci öne çıkıyor.

Bu bilinç ve beklentilerle ortak davranma kültürü geliştiren toplumsal güçler; tüm kişisel, grupsal hırs ve çıkar beklentilerinden bağımsız olarak yakın tehlikeye odaklanabilir ve yeni bir yaşam biçimi için arayışlara girebilir.

En yalın deyişle “Her şerde bir hayır vardır”

Ülke ekonomisine de çok büyük darbe vuran bu virüs belki de, daha yaşanabilir bir dünyanın habercisi de olabilir.

Çünkü biliyoruz ki bu tür ölümcül virüsler doğrudan beyne yönelmedikleri için insanların düşüncelerini, ideolojilerini okuma imkanları yok!

Ciğerlerimizi hedef alan bu korkunç virüsler dil, din, ırk, renk ayrımı yapmadan tüm insanlara ve insanlığa saldırıyorlar.

Bizlere bu korkunç virüsleri salan, dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirmek isteyen karanlık güçlere karşı insanoğlunun tek silahı örgütlenmek olmalı.

Bu küresel savaşta yerel iktidar mücadeleleri kimseye yarar sağlamaz.

Bu acımasız düzene, vahşi kapitalizme, silah tröstlerine, ilaç kartellerine yönelik sürdürmeliyiz kavgamızı.

Aksi halde yarın bu virüsün aşısına başka virüsler yükleyerek bizleri korkularımızla, salgınlarımızla baş başa bırakırlar.

Kime karşı mücadele etmemiz gerektiğini iyi görmek, hayatın her alanında örgütlülüğümüzü yükseltmek, dayanışma ve ortak yaşama kültürümüzü geliştirmek zorundayız.

Eğer bunları yapabilirsek bizim hayallerimizi, umutlarımızı hiçbir virüs yok edemez.