Fason Virüsün Pirüs Zaferi...

Fason Virüsün Pirüs Zaferi...

Yerküre su koyuvereli beri, Dünya'nın en süfli yaratığı, tepeden inme gelen ilk saldırı şokunu atlattı... Konunun vehameti, sanki bağışıklık kazanılmasına teşne gibi, ama bu çok zamansız bir öteleme olur, tarlayı nadaslanaya benzeyebilir.

Ki, ekonomik kaygıdan gidesice, eski Dünya'nın şu süper gücü hükümetler ve onların bokyedibaşıları, iyi habere teşne halkların yüreklerine bol keseden katkılı su serperek, vitesleri dik rampadan aşağı doğru boşa attırmaya çalışacaklar yakında şuursuzca..

Güce tutkulu, Dünya'dan alacaklı devletlerin ekonomik rezervleri ipe un serende, ilk paçaları tutuşacısalar, halkın 2 yakasını feda edip, ikbalin beka'sı ve ağanın cakası derdine düşebilirler... 

Tepe derken, Dünya'nın, tepedeki ileri gelen liderleri, "virüsün organik mi, yoksa özel imalat mı olduğu" konusundaki tartışmalara hiç katılmıyorlar... Nabzı düşen kamunun nabzını tutma gereği duymuyorlar. Oysa Dünya kamuoyunun yarısı, hainin labaratuvar ürünü olduğuna inanmakta.

"Yapay mı, doğal mı?" minvalinde, uyduruktan da olsa, en ufak bir görüş bildirmiyorlar... Bu dikkat çekici... Sadece Trump, fason imalatçı Çin'e arada göstermelik salvo atıyor ki, burdaki danışıklı dövüş kokusu, Trump'ın zortlama kokusu kıvamında... Kimyasal asitli dezenfektan içse bu kadar yapay olurdu. Üflemekten ciğer kalmamış, deliklerine zamk arıyor.

Keza, mikrop da bu tür yönetici sınıfı için aynı şeyleri düşünüyor olmalı... Dünya'nın başına musallat olan bu adamlar özel imalat mı, yoksa yapaylar mı, belli değil... Bu arada Kim gidici? Kim yoğun bakımda, sanki arada devreden çıkartılıyor gibi... Bizim Kim yahu! Kuzeyi Kore'nin Kim Jong Un'u...

Kimin kalıcı olduğu ise virüse bağlı... Bütün labaratuvarların incelemeye alınması lazım ki virüsler sırıtsın... Ukraina'bın kıl lideri var, Brezilya'nın manyak lideri var. Türkiye'de en azından o noktada değil.

Bize gelince, virüsle anlaşmalı gibiyiz, asrın mikrobu, sanki haftaiçi insanlar rahat takılsın diye inine çekiliyor, haftasonu ise çarşı iznine çıkıyor... Yasakların nevi ile böyle bir algı oluştu. Adı tedbir... Ama virüsün gayya kuyusu olan AVM'leri nasıl açacaklarının, göt göte verilecek plajları nasıl dolduracaklarının, onca yatırımla yapılan şehirlerarası yolları nasıl işleteceklerinin hesabındalar. Sahi, şehir sınırlarında ikemetgah ilmühaberi soruluyor mu?
O kadar yol yapıldı, şehirlerarası gitmece yasak, ama Silivri'den Tuzla'ya şehiriçi gitmek serbest, ki, bu gidiş geliş Bursa sosyal mesafesi kadar..

İlerde vatandaşlarını doyurma kaygısı taşıyan sorumlu hükümetler ise tarıma yöneliyor ki, ikinci darbe inmesin tepelerine. Bir de akıllı zenginler tarım arazisi almaya soyundular aç kalma paniğiyle... Göbek kaşıyan yeni yetme zenginler ise ehven SİT arazisi bulsalar, hala dikecekler inşaatlarını... Bitmedi kodumunun beton kafalıları. Köyünü satan, metropolde müteahhit oldu... Mandalina bahçelerini  geçen yıl müteahhite satan zekai köylü, geri almak için 2 misli önermiş, müteahhit de ona, "ver 2 mislini, sana 4 daire vereyim..." demiş...  

Kendi kendine ve biz bize yeten necip halkımızın hiçbirşey hala şeyinde değil. Zaten reyinde de, şeyinde de hayır yok... Mey'inin vergisi kaç galon traktör mazotuna bedel? Vur karaya gitsin...

Yasak delmeye bayılırız ya, izin alıp şehirlerarası gazlayan çok gedik var. Nereye gidiyorsun? Çeşme'deki evime... Nerden geliyorsun? İstanbul'daki evimden... Ama Balıkesir'desiniz, Eh balık esir, biz değiliz ya canım! Alalım o zaman burda TOKİ'den kredili bi çatıkatı, git gel ayağımız alışsın... 

Devlet borç batağında, battı balık yan gidiyor ya,  bizi de kendi gibi iyice borçlandırmak için kredi almaya teşvik ediyor. Düze çıkma reçetesi tüketim özendirmece kapsamında. Halk ise tüketim kapanında... Sahip çıkmaca? Kapsam dışı... Peki ya borçlu külliyen tükenirse, şu bitmiş pespaye Amerika'nın külliyeleri mi koşacak Marshall planıyla derdimize? 

Diğer yandan Dünya değişmeye başladı, kıyılara inen yunuslar, maviliklerin insandan arındığının göstergesi, bu baharın doğadan yana olması bile, hiçbir nane olmadığı anlaşılmış olan insanın haricinde kalan tüm canlılar için ödül... Dünya insanı evrenin virüsü olabilir mi, bundan mı bunca cezamız ki sıkıyorlar üstümüze dezenfektan kılıklı gazları.

İnsansıların izanlıları kendilerini sorguluyorlar... Kıyas bilgisi geliştirebilenler, dünün analizini, bugünün hallerini ve yarının vizyonel kıyasını masaya yatırabiliyorlar.
Ben mesela, sanki hoşgörü sınırım genişledi, hükümete kızmak için bile bir gıdım enerji sarfetme lüksüm kalmadığına inanıyorum. Koca Bakan gibi babacan olsunlar, şu ara o bile yetecek millete. Zillet ile millet birleşse de şu illetten kurtulsak, ama deşiyorlar, sanki virüsle ateşkes yapmışlar da, siyasetin kutuplarında tam gaz ateş...

Mesela bakıyorum da, meğer gereksiz bir seçicilik içindeymişim. Face arkadaşlarımı bile titiz bir elitizm ile ince eleyip sık dokurdum, artık salacam düze gidecek. Hiç olmayan dünyevi bir hırs peydahlandı, çünkü bundan sonranın Dünya'sında survive olmak için, dozajında bir hırs gerekecek, mal kapanın elinde kalacağı için... de, Dünya olmayınca dünyevi hırs ne ola?

Virüsün rengi meçhul, sanki adalet ve eşitlikten yanaymış gibi bir kontra ile, bugüne kadarki en keskin global sermayenin taa dibinden yana olabilir... Satın alınabildiği bir kaç planlı vaka yaşadık... Kader çizici rolüne soyunarak yerkürenin kalanını soymaya niyetli kirli sermaye ürünüyse bu meret, kendileri için aşı da kotarmış olmalılar... 

Yok, iyi niyetle bozuk düzeni tamire çalışıyorlarsa, işe imtiyazları, kapütülasyonları kaldırıp, adalet ve eşitlik sağlamakla başlamalılar... Yoksa oy moy alamazlar kalan Dünyalılar'dan... Sahi demokrasi de mi göçtü dersiniz? Ben derim, hiç bakmam...

Ne diyorduk sahi, nerde  kime, ne anlatıyorduk? Kim anlıyordu?  Konu dağıldı, toparlayamıyorum gari, hadi bitireyim bari...