Mut Karaborsa...

Mut Karaborsa...

Sanmayın ki Dünya sadece bu coğrafyada yalpalayıp, rotayı sapıttı. Heryer benzeri durumda. İnsani deformasyon ülke tanımıyor, güncel virüslerden daha hızlı bir sirayetle, kıtalararası boyuta sıçradı negativizm. Dünya insanı, durup durup nükseden ağır şuursuzluk sendromuyla seyrediyor, altüst segmentler ise üst segmenti hem hınçla, hem gıptayla seyrediyor...

Okul zamanından beri, Hong Kong'tan Güney Afrika'ya, Brezilya'dan İran'a, Rusya'ya, İngiltere'den, Amerika'ya, hala sürdürdüğüm eski relasyonlarımla sosyolojik minvalldeki yazışmalarımda, gezegenin 4 bucaktan çamura sardığını kendi bağımsız kalender medyamda görüp kaydedebiliyorum.

Küresel çapta mutlu olan beşer oranı, azınlığın dibi. Mut karaborsa... Mutlu olana kin besleniyor, yüzü gülene hınç güdülüyor... Tabii ki tüm bu vaka-ı şerriye, o globalleşmiş lay lay lomcu kesim haricinde seyrediyor... Biraz kontra trendi ve cihadi ruhla, biraz da eziklik semptomlarıyla, ama çokça o bildiğimiz basit bireysel kıskançlık tohumlarıyla, karşılıklı rövanşizme bileniyor kitleler. 

Alt orta kesim ya sidik, ya da sınıf atlama yarışında. İzan yok yarısında... Mesela geri ülkenin birinde, ömrü boyunca değil öpüşmek, karşı cinsin elini bile tutmamış, bırakın ergenliğini, gençliğini bile yaşamamış müzmin abazan kadrosundan biri, eline kendinden menkul gücü geçirdiğini sanıp, rövanşist bir orgazmla, öpüşüp koklaşmayı aklınca yasaklayabiliyor. "Öpüşüp koklaşmayın" denince öpüşüp koklaşmayacak kadar şahsiyet özürlü libidolar var ve bunlar İranvari ülkelerin kul nüfuslarının yarısı kadar. Otorite, "önümde eğilin" dese eğilecek sığ tiynetteler... Ki İran'da bundan ötürü, "ağır ol molla desinler" dendi zamanında.

Bununla beraber, bu ülkedeki davranış bozukluklarında, Dünya genelinden farklı olarak ekstra ve sıradışı, hatta akla ve ahlaka mugayyer onulmaz farklılıklar var. Adrenalin her daim tavanda... Sabah kalkıyorsun, savaşa girmişiz, dün tavanda seyreden borsa, bugün çökmüş, ülke çıkmış mı, batmış mı, bu değişken Dünya görüşlerine ve hedeflere göre uçurum farklılıklarında yorumlanıyor. 

Laikçi, yobaz, it kopuk her kesimden bütün psikopatik paranoyaklar, kifayetsiz yorumcu kimliğinde ve tüccar gazeteci kıvamında boy boy ekranlardalar... Toplum morali toplumun bile altında...

Bilgi kaynağımız ya tıkalı, ya sapmış, ya da sınırlı... Veya tek yönlü dayatılıyor. Güvenden muaf formatta, el yordamıyla ve yalan yanlış bilgilendiriliyorsunuz. Halkı tepkiye ve bölünmeye zorlayan, kutsal aşkın sonucu olan ve sevgi duyguları yansıtan öpüşmeye ambargo ve ihtirasla istedikleri o çoğalma güdümünün aracı olan fiziksel seksten önce, ilk insandan beri süregelen sevgiyi temsil eden öpüşme eylemine kasteden hastalık semptomlarıyla ve mesela borsayı çökertebilen ve indirip kaldırabilen manupullatif gücün bombardımanıyla ayılıyorsunuz ki, ülke yok.

Muhalefetin hesapta tepkisel, ama basma kalıp ve temcit pilavı demeçleriyle delirirken azan gardınız, köyüne günahsızca tabutta dönen şehit haberleriyle arşa vuruyor, içinizdeki besleme şehvetin prangası boşalıp heyelan yaratıyor ve hezeyana dönüşüyor, yaşama heyecanınızı kemirerek...

Ve Dünya'yı sollayıp, yeniden tur bindiriyorsunuz negatif normalliğe...

Ki işte asıl budur gezegenden dışlanma, duyarlılık cezasına çarptırılma ve farkındalıklı biri olma suçunuzun binlerce kurşuna dizilmenize bedel faturası... Sürüngenlerin kuyusuna tıkılmış gibi hissediyorsunuz kendinizi, bir çıkrık sarkıyor gün ışığından, gözleriniz kamaşıyor.